Sertrans Logistics Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Keleş ile Sertrans’ın yeşil ofisi ve bugünlere nasıl geldiği üzerine bir sohbet gerçekleştirdik. Keleş: “Sürdürülebilirlik kavramı Sertrans için olmazsa olmaz” diyor.
Firmanızın kuruluşunu bize kısaca anlatabilir misiniz?
25 yıl önce, 1989 yılında Karaköy’de bu sektörde faaliyet vermeye başladık. O günkü iş yapış modelinde Avrupa taşımaları ya Almanya ya da Avusturya üzerinden aktarmalı olarak yapılıyordu, direkt hattımız mevcut değildi. Fransa’nın bir moda merkezi olması ve tekstil pazarının genişliği nedeniyle ilk olarak 1990’da Fransa’ya direkt taşımacılık hizmetimizi başlattık. Neredeyse 30 günde tamamlanan seferler, bizim direkt hattımızla 5-6 günde tamamlanmış oldu. Bu durum pazarı çok değiştirdi, alıcıların dikkatini çekti ve Türkiye’den Fransa’ya yapılan ihracata ciddi bir ivme kazandırdı. Böylelikle sektörümüzde inovatif yönümüzle fark yaratmaya başladık. 4 yıl sonra İspanya’ya karşılıklı direkt taşımalarımızı başlatarak yola devam ettik. 2000’li yıllara geldiğimizde Profesör Dr. Armağan Kırım ile şirketimiz için ciddi bir süreç analizine girdik, hedefler belirledik. Bu hedeflerden birisi de 5 günde sabit yük taşıma günü garantisiyle iş yapmaktı. Şuanda bu projeyi Day 5 Done olarak yürütüyoruz. Yani Avrupa’daki 5 ülkeye 5 gün süre garantili karşılıklı seferlerle hizmet vermeye başladık. 2 yıl sonra yurtdışı yapılanmalarımızı oluşturmaya başladık, 1 yıl sonra da, 2003’te o yıllarda sektörümüze büyük ivme katmış yeni bir ürünümüzü daha ortaya koyduk ve karayolu ile 10 günde Kuzey Afrika’ya; Fas-Tunus seferlerimize başladık. Kısa süre sonra bu süreyi 8 güne indirdik. Şirket tarihçemizdeki bu öncü örneklerimiz ve daha pek çok örnek katma değerli lojistik hizmetlerimiz ve çalışma modellemelerimiz, aslında sektörümüzün ve sektörümüzün tüm bileşenlerinin, yerli/yabancı ithalatçı ve ihracatçı müşterilerimizin ve o yılların iş yapış modellerinin geçirdiği evreleri ortaya koyması bakımından büyük önem taşımaktadır. Ayrıca Türkiye’de ilk askılı taşımayı da bizim gerçekleştirdiğimizi ifade etmek isterim. Bizler bu işin görünmeyen kısmında yer alan oyuncularıyız ancak yine de süreçlere ve ticaretin gelişmesine çok fazla katkımız olduğuna inanıyorum.
Sertrans’ın Türkiye’deki yeri ve önemi sizce nedir?
Tabi ki insanın kendini değerlendirmesi çok adil olmaz ama bu soruya cevap vermek gerekirse şunu söyleyebilirim; biz hep yeniliklerin, ilklerin peşinde koşmaya çalıştık. Daima olumlu hırs, iç-dış müşteri odaklılık, farklılaşan ihtiyaçlara çözüm üretebilmek, müşterilerimiz için her zaman en iyisini yapmaya yönelik çabamız devam etti. Lojistik sektörünün Türkiye’deki öncü firmalarından biri olarak, hızlı değişimlere ayak uyduracak esnekliğe sahip olmak için, bu değişimleri çok yakından izliyor, konumumuzu buna göre ayarlıyor ve tabii ki risk yönetimini de çok ciddiye alıyoruz. Diğer yandan, az önce de bahsettiğim üzere “müşteriyi” daima odak noktamıza alarak, müşterimizi dinliyor, ihtiyaçlarını ve taleplerini doğru anlayıp profesyonel çözümler üretiyor, müşteri memnuniyetini ve müşteri sadakatini en üst seviyede tutmaya çalışıyoruz. Müşterimize, ihtiyaçlarına bire bir karşılık gelen en yüksek kalitedeki hizmeti verme prensibimizden asla taviz vermiyoruz. Bu anlamda dünya standartlarında hizmet veren çok az sayıdaki Türk şirketinden birisiyiz.
Sertrans’ın sektörde imza attığı ilkler nelerdir?
Lojistik sektöründe 25 yılı geride bıraktık. Kurulduğumuz günden bu yana her zaman içinde olunan dönemin gelişen, değişen ihtiyaçlarına ilk ve kalıcı çözümleri getiren bir firma olduk. Sektörde ilk olarak askılı taşımacılığı başlatan, Kuzey Afrika’ya karayolundan ilk taşımayı yapan, uydu takip sistemlerinden, IT teknolojilerindeki altyapılara kadar tüm ileri teknolojileri ve yenilikleri ilk olarak uygulayan firmayız. Türkiye’de ve uluslararası lojistik sektöründe bir ilk olan yeni inovatif ürünümüz “IQ+ Shuttle”’ı hizmete sunduk. Bu ürünümüzle Avrupa’daki 6 şehre “ Uçak hızında karayolu taşımacılığı” hizmetini maksimum hızda, karşılıklı ve süre garantili olarak vermekteyiz. Diğer yandan, Avrupa’nın en önemli karayolu network ağı “System Alliance Europe”a üye olan ilk ve tek Türk şirketiyiz. 2013 yılı sonunda hizmete açtığımız 50.000 m2 arazi üzerine kurulu Hadımköy Tesislerimizi ve Genel merkezimizi ise “Yeşil Bina” olarak inşa ettik. Tesisimiz Türk lojistik sektöründe ilk kez “GOLD LEED” sertifikasına sahip olan tesis olma özelliği taşı- yor. Buradaki en önemli yenilikçi yaklaşımımız ise ADR (Tehlikeli Maddeler) depomuza yaptığımız yatırımımız oldu. Tesisimizle aynı arazi içinde ancak müstakil olarak 2.000 m2 alan üzerine inşa ettiğimiz gümrüklü ADR depomuz İstanbul/Avrupa yakasının özel sektör tarafından işletilen ilk ve tek müstakil ADR deposu olma özelliğini taşıyor. Tehlikeli maddeler depomuz, bu bölgenin tüm ihtiyacını karşılamaya yetecek kapasiteye sahip. Kısaca bugün de, sektörün “inovatörü” olma özelliğimizi halen koruyoruz.
Bu kadar çok ilki bir arada bulundurmanızın ilham kaynağı nedir?
Ben eşimle beraber çalışıyorum. Tanıştığımızda hem hayat arkadaş- lığını hem de iş ortaklığını beraber yürütmeye karar verdik. Bu durum ikimizin de vizyonundan kaynaklanıyor. Birbirimizi destekleyip, mesai arkadaşlarımızla yeni fikirler geliştiriyor ve sürekli beyin fırtınası yapıyoruz. Bir tekstil firması nasıl sürekli yeni bir kreasyon, yeni bir ürün üretiyorsa bizim sektörümüz için de aynı şeyin yapılması gerektiğine inandık her zaman. Müşterinin ihtiyacına ve beklentisine göre alternatifler üretmeye çalıştık. Sonraki jenerasyonlara onları daha ileriye götürebilecek birtakım izler bırakmaya çalıştık.
Şuanda içinde bulunduğumuz tesis hangi alanlarda hizmet veriyor?
50.000 m2 lik bir alana sahip olan bu tesisimizin 2.500 m2 lik alanında genel müdürlük binamız bulunuyor. 38.000 m2’lik depo ve antrepo alanına sahibiz. Hem e-lojistik hem de katma değerli diğer hizmetlerimiz ile çok geniş bir yelpazede ve yüksek kalitede hizmet vermekteyiz. Ayrıca bu alan içerisinde yer alan 2.000 m2 lik müstakil olarak inşa edilmiş ADR’li ürün depolama alanımız da mevcut. Tehlikeli maddeler yönetmeliğinde normal ve yanıcı maddelerin bir arada bulunmasına müsaade edilmez. Bu nedenle bu depomuzu tesisimizin 500m ötesinde ayrı bir binada, sadece ADR ürünlerini kapsayan yanıcı ve tehlikeli maddelerin depolanmasını sağlayacak şekilde oluşturduk. Bunların yanı sıra Hadımköy tesislerinde sadece e-lojistik hizmetlerine ayırdığımız toplam 18.000’lik; Samandıra Tesisleri’nde yine e-lojistik hizmetleri için kullanılan 10.000 m2 alanda yıllık toplam 42 milyon online ürün kapasitesine sahibiz. Müşterilerimizin beklentileri ve ihtiyaçları doğrultusunda, depo içi tüm katma değerli hizmetleri gerçekleştirmekteyiz. Müşterilerimize verdiğimiz proje danışmanlık hizmetinin yanı sıra, kalite kontrol, elleçleme, paketleme, etiketleme-kutulama-ütüleme -asorti oluşturma-barkodlama, garanti belgesi ekleme, güvenlik alarmı takma, iade lojistiği, promosyonel dönem ve kampanyalı ürün hazırlıkları, 7/24 zincir mağaza, AVM ve outlet dağıtımlarımızın yanı sıra, iade ürün toplama, imha gerektiren ürünlerin toplanarak atık değerlendirme hizmetlerinin verilmesine varıncaya dek çok geniş bir yelpazede ve yüksek kalitede hizmet vermekteyiz.
Sertrans böyle bir projeye neden ihtiyaç duydu? Tesisi Hadimköy’de kurmak istemenizin nedeni nedir?
İş hacmimizdeki artışlar kapasitemizin de artmasını sağladı. Hadımköy’den önce hep kiralık alanlarda hizmetlerimizi gerçekleştiriyorduk ve Avrupa yakasında yerimiz yoktu. Planladığımız standartlara uygun bir yeri kiralayarak bulabilmemiz mümkün değildi. Bu anlamda baktığınızda yine bizim planlayıp tasarladığımız bir depo ile istediğimiz standartlara ulaşabilmek mümkün olabilirdi. Hadımköy’de 1999 yılında satın alınmış bir arazimiz bulunduğu için bunu kullanmaya karara verdik. Yeni lojistik merkezimiz olarak Hadımköy’ü seçmemizin en önemli nedeni, sahip olduğu stratejik konum ve lokasyon olması, hem şehre yakın, hem de büyük araçların rahat giriş çıkışı ve lojistik optimizasyon için şehrin dışında kalan bir yer. Lokasyonumuzun Ambarlı limanına yakın olması bizim için avantaj, ancak biz bunu planlarken gümrüğün Çatalca ya da Halkalı’da mı olacağı belirsizdi. Bizim öngörülerimiz ve biraz da şansımız bir araya gelince tesisin Hadımköy’de olması bizim için daha da avantajlı hale gelmiş oldu. Yeni merkezimiz için, bu denli önemli başka bir stratejik nokta bulmamız zordu.
Çevresel sorumluluklarınızla ilgili ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?
Günümüzde, müşteri beklentilerini karşılamak ve rekabet ortamında tutunabilmek için lojistik firmaları artık sosyal sorumluluk anlayışı ile doğal kaynakların mümkün olduğunca ölçülü ve adil kullanımını dikkate almak zorunda. Bugün dünya üzerindeki birçok firma lojistik hizmet sağlayıcı firmalardan, düşük maliyet ve yüksek kalitenin yanı sıra çevreci uygulamalar da bekliyor. Biz de Sertrans olarak, tüm faaliyetlerimizde doğal kaynaklarımızı koruyarak, yarınlara bugünden daha temiz ve yaşanılabilir bir dünya bırakmayı hedefliyoruz. Buradan hareketle; ISO 14001 şartlarına göre oluşturduğumuz Çevre Yönetim Sistemimizi sürekli geliştirerek yayılımını sağlıyor ve tüm paydaşlarımızın çevre bilincini arttırıcı faaliyetlerde bulunuyoruz. Lojistik hizmetlerimiz sırasında çevreyle dost teknolojiler ve malzemeler kullanıyoruz, doğal kaynakları en verimli şekilde kullanmak amacıyla her türlü gelişmeyi takip ediyoruz. Atıklarımızı minimum seviyede tutarak, mümkünse geri dönüşümünü sağlayarak çevre kirliliğini önlemek için tedbirler alıyoruz. Çevre yönetimi konusunda çalışanlarımızı bilinçlendiriyor ve gerekli iç ve dış eğitimler ile şirket içi çevre bilincini arttırıyoruz. Sektörel ve yasal yükümlülüklerimizi yerine getiriyor; etik kurallara, ulusal 23 ve uluslararası mevzuatlara ve anlaşmalara uyuyoruz. Temel çevre politikamızı bu şekilde özetleyebiliriz. 2013 Ekim ayında hizmete giren Hadımköy’deki 50.000 m2 arazi üzerine kurulu yeni lojistik merkezimizin YEŞİL BİNA olarak tasarlanması ve inşa edilmesi yönünde ortak bir karar aldık. Hadımköy’deki yeni merkezimiz, inşaat planlarından başlayarak enerji modellemesinden, günışığı simülasyonuna varıncaya dek tamamen ekosisteme uyumlu hale getirilerek tamamlandı. Dünyada LEED sertifikasyonu olarak bilinen “ yeşil bina” sertifikamız için de, merkezi Amerika’da bulunan US Green Building Council’a yaptığımız müracaat sonucunda da Gold Leed Sertifikası’na layık görüldük. Böylece hem lojistik sektöründe bir ilke sahip olduk hem de daha önce belirttiğim gibi, bulunduğumuz topluma, insana, bizden sonraki nesillere ve yaşadığımız dünyaya karşı sorumluluklarımızı bir nebze olsun yerine getirmenin mutluluğunu ve huzurunu yaşıyoruz.
“Yeşil Lojistik” lojistik faaliyetlerin çevre üzerindeki olumsuz etkilerini ölçmek ve bu etkileri en aza indirgemeye çalışarak tüm lojistik süreçleri çevreye en az zarar verecek şekilde gerçekleştirmek olarak tanımlanabilir. Bizim yeşil lojistik yaklaşımımız, öncelikle yaptığımız tüm faaliyetleri ölçümlemekle başlıyor. Karbon ayak izimizi ölçüyor ve küresel ısınmaya sebep olan en temel sera gazı karbon dioksitin çevreye salınımının azaltması için projeler üretip uyguluyoruz. Bunların başında, karayolu kullanımı yerine çoklu taşıma modellerine, yani multimodal taşımacılığa ağırlık vermek geliyor. Örneğin 2012 yılında, bir önceki yıla oranla karayolu kullanımını %38 oranında azaltarak ve Ro-Ro kullanımına ağırlık vererek, hem yakıt tasarrufu sağladık hem de karbondioksit salınımını azaltmış olduk. Böylece sadece 2012 yılında yaklaşık 10.000 ağaçlık bir ormanın yok olmasını önlemiş olduk. Diğer yandan, zorunlu karayolu faaliyetlerimiz için öz mal araç filomuzun tamamının, AB’nin Co2 emisyon standartlarına uygun olarak Euro/5 ve Euro/6 normlarında olmasına büyük önem vermekteyiz. Filomuz, uluslararası standartlar gereği kabul görmüş, çevreye en az zararı veren motorlara sahiptir. Öte yandan, tüm araçlarımızın, üretici firmalarının yetkili temsilcileri tarafından düzenli olarak ses ve egzoz emisyon testlerine tabi tutularak kontrolleri yapılmaktadır. Ayrıca araçlarımızda, nitrojen oksit gibi zararlı egzoz gazlarını su buharı ve zararsız nitrojene dönüştüren sentetik üre solüsyon kullanılmaktadır. Araçların iç ve dış temizliğinde kullanılan malzemelerin dahi çevre dostu olmasına büyük özen göstermekteyiz. Yine araçlarımızın dış temizliğinde kullanılan suları ise, hiçbir şekilde toprağa karıştırmadan ayrı bir depoda muhafaza etmekte ve bunları Belediye ve İSKİ yetkililerince belirlenmiş atık su tanklarına boşaltmaktayız. LAS-DER’le olan işbirliğimiz çerçevesinde de, araçlarımızda kullanılmış ve ömrü tamamlanmış lastikleri geri dönüşüme vererek, doğaya karışmadan yeniden geri kazanılmasını sağlamaktayız. Bu kapsamda 2011 – 2013 yılları arasında LAS-DER’e geri kazanım için verilmiş toplam lastiğimiz 12.280 Kg ’ı bulmuştur. “Yeşil Lojistik” konusundaki hassasiyetimizi, “yeşil ofis” alanında da sürdürmekteyiz. Tüm tesislerimizde ve genel merkezimizde, başta su ve elektrik gibi enerji kaynaklarının tasarruflu kullanılması, zorunlu haller dışında kağıt kullanımının tamamen durdurulması, kağıt ve pil atıklarını toplamak üzere ayrı oluşturulmuş geri dönüşüm ünitelerinin bulundurulması ve bunların periyodik olarak ilgili geri dönüşüm merkezlerine gönderilmesi, ofis temizliğinde kullanılan malzemelerin çevre dostu olması, gün ışığından daha fazla yararlanmak üzere mesai saatlerinin yaz saati ve kış saati olarak yılda 2 kez yeniden düzenlenmesi gibi uygulamalarımız vardır. Son olarak, sektörde bir ilk olan “yeşil bina” uygulamamızdan da bahsetmek isterim. YEŞİL BİNA yatırımımızı, sadece çevreci yaklaşımımızın bir göstergesi olarak değil, aynı zamanda içinde bulunduğumuz topluma, insana, gelecek nesillerimize ve yaşadığımız dünyaya karşı kurumsal bir sorumluluğumuz olarak görmekteyiz. Yeşil Bina projemizi kısaca özetlemek gerekirse; bugün dünyadaki binaların ve yerleşimlerin küresel ısınmaya sebep olan başlıca seragazı CO2 salınımının %40’ından sorumlu olduğu verilerle ortaya konmuş durumda. Bina ve yerleşimlerin çevreye olan olumsuz etkileri bununla da sınırlı değil, aynı zamanda su kullanımının yaklaşık %12’si, atıkların %65’i ve elektrik tüketiminin de %71’inden sorumlular. Oysa arazi seçiminden başlayarak tüm bir yaşam döngüsü çerçevesinde değerlendirilmiş, sosyal ve çevresel sorumluluk anlayışıyla tasarlanmış, iklim verilerine ve o yere özgü koşullara uygun planlanmış, sadece kendi ihtiyacı kadar tüketen, yenilenebilir enerji kaynaklarıyla donatılmış, tamamen doğal ve atık üretmeyen malzemelerin kullanıldığı, kısaca ekosisteme duyarlı yapılar inşa etmekte mümkün. Bu şekilde tasarlanmış ve inşa edilmiş Yeşil Bina’ların enerji tüketiminde %24-50, CO2 salınımında %33-39, su tüketiminde %40 ve atıklarda %70’e varan bir düşüş sağladığı ise, geçtiğimiz yıllarda Amerika’da yapılan araştırmalar sonucu tüm dünyayla paylaşılmış durumda. 2013 Ekim ayında hizmete giren Hadımköy’deki 50.000 m2 arazi üzerine kurulu yeni lojistik merkezimizin YEŞİL BİNA olarak tasarlanması ve inşa edilmesi yönünde ortak bir karar aldık. Hadımköy’deki yeni merkezimiz, inşaat planlarından başlayarak enerji modellemesinden, günışığı simülasyonuna varıncaya dek tamamen ekosisteme uyumlu hale getirilerek tamamlandı. Dünyada LEED sertifikasyonu olarak bilinen “ yeşil bina” sertifikamız için de, merkezi Amerika’da bulunan US Green Building Council’a yaptığımız müracaat sonucunda da Gold Leed Sertifikası’na layık görüldük. Böylece hem lojistik sektöründe bir ilke sahip olduk hem de daha önce belirttiğim gibi, bulunduğumuz topluma, insana, bizden sonraki nesillere ve yaşadığımız dünyaya karşı sorumluluklarımızı bir nebze olsun yerine getirmenin mutluluğunu ve huzurunu yaşıyoruz.
Niçin Gold Leed Sertifikası almak istediniz?
Bu projenin, birkaç sene öncesinde Avrupa’da tekstil firmalarının karbon salınımı vergisinin perakendeye yansıtılacağı konuşuluyordu. Bu durum, sürecin içinde yer alan tüm firmalar için çok büyük bir maliyet ve sıkıntı doğurdu. Akabinde biz bunu kendimize göre nasıl ayarlayabiliriz diye düşündük ve 2013 Ekim ayında hizmete giren Hadımköy’deki 50.000 m2 arazi üzerine kurulu yeni lojistik merkezimizin YEŞİL BİNA olarak tasarlanması ve inşa edilmesi yönünde ortak bir karar aldık. Danışman firmamıza her şeyi leed sertifikası kriterlerine göre yapmak istediğimizi belirttik. Projemiz inşaat planlarından başlayarak enerji modellemesinden, günışığı simülasyonuna varıncaya dek tamamen ekosisteme uyumlu hale getirilerek tamamlandı. Dünyada LEED sertifikasyonu olarak bilinen “ yeşil bina” sertifikamız için de, merkezi Amerika’da bulunan US Green Building Council’a yaptığımız müracaat sonucunda da Gold Leed Sertifikası’na layık görüldük. Böylece hem lojistik sektöründe bir ilke sahip olduk hem de daha önce belirttiğim gibi, bulunduğumuz topluma, insana, bizden sonraki nesillere ve yaşadığımız dünyaya karşı sorumluluklarımızı bir nebze olsun yerine getirmenin mutluluğunu ve huzurunu yaşıyoruz.
Bu sertifika sizin için ne ifade ediyor?
Bulunduğumuz topluma, insana, bizden sonraki nesillere ve yaşadığımız dünyaya karşı sorumluluklarımızı yerine getirme konusunda liderlik etmenin mutluluğunu ve huzurunu yaşıyoruz. Ayrıca Sertrans olarak, tüm faaliyetlerimizde doğal kaynaklarımızı koruyarak, lojistik faaliyetlerimizin çevre üzerindeki olumsuz etkilerini en aza indirgemeye çalışarak yarınlara bugünden daha temiz ve yaşanılabilir bir dünya bırakmayı hedefliyoruz. Tüm bu çabalarımızın yanında, bu sertifikaya layık görülmek bizi ayrıca gururlandırıyor.
Şirket içinde genel olarak ne gibi eğitimler veriyorsunuz? Gold Leed sertifikası ile ilgili eğitimleriniz nasıl yapılıyor?
Eğitim ihtiyaçlarımızı belirlerken ve planlarken, temellerini yıllar önce attığımız modern insan kaynakları yaklaşımlarını kullanmaktayız. Eğitim planlamalarımızın en önemli kriteri ise, çalışanlarımızın hem mesleki donanımları hem de kişisel gelişimleri açısından bireysel ihtiyaçlarına bire bir dokunan, hem bireysel hem de kariyer gelişimleri anlamlarında tam da ihtiyaçları olan eğitim çalışmalarının planlanması oluşturmaktadır. Bu eğitimlerin en verimli şekilde olması açısından da gerekli olan tüm iç ve dış kaynakları kullanıyoruz. Personel eğitimlerimizde iş güvenliği, acil durum planları, kalite yönetim sistemleri eğitimlerinin yanı sıra aldığımız belgelerle ilgili personeli bilgilendirme toplantıları yapıyoruz. Bu toplantılarda belgelerin yenilenmesi veya içerikleri, belgelerin de sürdürülebilir olması adına personelimizi üzerlerine düşen görevler hakkında düzenli olarak bilgilendiriyoruz. Gold Leed sertifikamız da tüm bu eğitim sürecine dahil oluyor. Diğer yandan, iç eğitim programlarımızda sahip olduğumuz şirket içi eğitimci programımız gerek iş başı eğitimlerinde gerekse oryantasyon eğitimlerinde sisteme ciddi katkılar sağlamaktadır. Özellikle Mesleki Bilgi ve Teknik gerektiren eğitimlerde İç eğitimcilerimizin büyük katkıları bulunmaktadır. İç eğitimci kadromuz sürekli kendini yenileyen, eğitimci becerilerini geliştiren ve konularında uzmanlaşmış çalışanlarımızdan oluşuyor. Her zaman iç değerlerinin kariyer gelişimlerinde fırsat veren ve kendilerini üst basamaklara taşımak için gerekli tüm kaynakları sağlayan, kendi yöneticilerini yetiştirebilen ve geliştirebilen bir firma olmaktan gurur duyuyoruz. İleriye dönük hedefleriniz nelerdir ve bu hedeflerde sürdürülebilirlik nerede yer alıyor? Müşterilerimizin istek ve ihtiyaçlarını daima ön planda tutmak ve onların ihtiyaçları doğrultusunda çağdaş geniş hizmet yelpazesiyle hızlı ve doğru çözümler üretebilmek Sertrans Logistics’in en temel iş yapış prensibidir. Sürdürülebilirlik ise Sertrans için olmazsa olmaz bir kavram. Çevre sorumluluğu ve bilinci, dönemsel olarak alınan geçici tedbirler ve kısa süreli çalışmalarla değil, bu yöndeki çaba ve çalışmaların sürekliliği ile kendini gösteriyor dolayısı ile süreklilik arz edecek uygulamalarımızın en basit örneğini “yeşil ofis” alanındaki çalışmalarımız oluşturmaktadır. Tüm tesislerimizde ve genel merkezimizde, başta su ve elektrik gibi enerji kaynaklarının tasarruflu kullanılması, zorunlu haller dışında kağıt kullanımının tamamen durdurulması, kağıt ve pil atıklarını toplamak üzere ayrı oluşturulmuş geri dönüşüm ünitelerinin bulundurulması ve bunların periyodik olarak ilgili geri dönüşüm merkezlerine gönderilmesi, ofis temizliğinde kullanılan malzemelerin çevre dostu olması, gün ışığından daha fazla yararlanmak üzere mesai saatlerinin yaz saati ve kış saati olarak yılda 2 kez yeniden düzenlenmesi gibi uygulamalarımız var. Bu işin içinde en azından 40-50 sene daha var olacağımızı varsayarsak; bu süre boyunca sürdürülebilirliği her zaman odağımızda tutacağız. Lojistik sektörü olarak hem sürdürülebilirlik anlamında hem de sektörün kendi değerlerini, kriterlerini ve etiğini belirlemesi anlamında bize çok büyük görevler düşüyor. Bu gibi örneklerin giderek artması ve herkesin kendi üzerine düşeni yapmasıyla Türkiye’nin lojistik üs haline gelebilmesinin daha kısa zamanda gerçekleşeceğine inanıyorum.
Öğrencilere tavsiyeleriniz nelerdir?
Çok farklı bir dünya içerisinde büyüyorsunuz. Sokakta oynayamayan bize göre daha az sosyalleşebilen insanlarsınız. Böyle durumlar, duygu durum bozuklukları, hayattan keyif alamama, manevi tatminsizlikler ve hedef koyamamaya yol açıyor. Bugün bize dayatılan bu süreçte insanlar kişisel kariyerlerinden taviz veriyor. Benim size tavsiyem; hedefinizi belirleyin. Kavgadan vazgeçmemenizi, mücadeleye devam etmenizi sağlayacak ve sizi sürekli hırslı tutacak bir hedefiniz olsun. Hem ulaşılabilir hem de ütopik hedefleriniz olsun. İstikrar ve uzun süreli çalışmanın faydası hayatta her alanda geçerlidir. Mesleki anlamda bir saygınlık kazanmak ve otorite olmak istiyorsanız istikrarınızı koruyun. Kısa zamanlarda çok fazla yerde çalışmış olmak, firma değiştirmek ciddi donanımlarınız olsa dahi karşı tarafta güzel izlenimler uyandırmaz. İstikrarlı olun ve ne istediğinizi bilin. Lojistik tarafında mı ve hizmet alan tarafta mı olacaksınız buna karar verin.