Türkiye’de tehlikeli madde taşımacılığı ne durumda?
Taşımacılıkta dikkat edilmesi gereken önemli noktalardan biri tehlikeli maddelerin güvenli bir şekilde naklinin sağlanmasıdır. Tehlikeli maddeler; eşyalara, çevreye ve insanlara zarar verebilen, onarılmayacak kazalara yol açabilen, her türlü yanıcı, patlayıcı, zehirli, bulaşıcı, aşındırıcı ve radyoaktif maddeleri içerir. Her sınıfa ait olan tehlikeli maddelerin sınıflandırılmasında her ürün için bir alt sınıf numarası, bir harf, bir kimlik numarası (UN Numarası) bulunmaktadır. Tüm taşıma tipleri için (deniz, hava, tren, kara ve iç suyolları ile taşıma) tehlikeli maddelerin sınıflandırılması UNITED NATIONS Committee of Experts on the Transport of Dangerous Goods (UN) tarafından yapılmaktadır. Türkiye’de enerji lojistiğinin büyük bir kısmını akaryakıt/LPG/LNG sektörü oluşturuyor ve bu sektör hızla büyümeye devam diyor. Sorumluluk gerektiren bir iş olan akaryakıt/LPG/LNG taşımacılığı fazlasıyla risk taşıyan ve bu risklerin önlenememesi sonucunda geri dönüşü mümkün olmayan kazalar meydana getirebiliyor.
Bu zararların önlenebilmesi, risklerin ortadan kaldırılması için ne yapılabilir?
İşte tam bu noktada ADR devreye giriyor. ADR Tehlikeli Malların Uluslararası Karayolu Taşımacılığına İlişkin Avrupa Anlaşmasıdır. 48 ülkede geçerlidir. ADR Konvansiyonu Birleşmiş Milletlere bağlı yayınlanma tarihi 30 Eylül 1957 tarihinde Cenevre’de yapılmış ve 29 Ocak 1968’De yürürlüğe girmiştir. 5434 sayılı Kanunla uygun bulunan Tehlikeli Malların Karayolu ile Uluslararası Taşımacılığına İlişkin Avrupa Anlaşmasına katılmamız kararı 30.10.2009 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. 22.03.2010 tarihi itibariyle de ülkemiz ADR’ ye taraf olmuştur. ADR sözleşmesi tehlikeli maddeler taşınırken insanların hayatlarını güvence altına alıp, hayvanların, çevrenin korunması için belirli standartlar ortaya koyar ve bu anlaşma, taraf olan ülkeler tarafından uygulamaya koyulur.
Peki sadece bunlar yeterli mi?
ADR’ de aynı zamanda belirli standartların koyulmasının yanında taşıma faaliyetinde yer alan göndericilerin, alıcıların, yükleyenlerin, boşaltanların, taşıyıcıların, ambalajların ve malı taşıyan aracın sürücülerinin ADR yönetmeliğinin kapsamında alınan sertifikalara sahip olması da gerekir. Alınan eğitim sırasında uluslar arası sürücüler tehlikeli madde taşımacılığı konusunda bilinçlendirilip, ADR sınavına girip başarılı olanlara ADR sürücü ehliyeti verilmektedir.
Zorunlu Tehlikeli Madde Eğitimleri Nelerdir?
SRC5 (ADR Belgesi) Eğitim SRC5-ADR Uzmanlaşma Eğitimleri (Patlayıcı, Radyoaktif ve Tanker taşıması için) ADR Tehlikeli Maddeler Genel Farkındalık, Güvenlik ve Göreve Özgü Eğitimler TMGD – Tehlikeli Madde Güvenlik Danışmanı Eğitimi 30 Haziran 2015 tarihinden itibaren yıllık 50 ton ve üzeri yük taşıyan, gönderen, yükleyen, dolduran ve boşaltan vs. faaliyetleri gerçekleştiren tüm işletmeler için TMGD (Tehlikeli Madde Güvenlik Danışmanı) hizmet alınması zorunludur. Az önce bahsettiğimiz akaryakıtın, alt başlıklarından olan petrol sektöründe de ADR’ ye uyum süreci; üretim, eğitim, yönetim ve denetim şeklinde programlıdır. Alışan Group Genel Koordinatörü, DTD Genel Sekreteri Jan Devrim’in açıklamasına göre; “Ülkemizde TÜİK verilerine göre tehlikeli madde lojistiğine dair bir istatistik sahibi değiliz. Elimizdeki istatistik enerji ve akaryakıt sektörü üzerinedir. Çünkü kimya sektörü, ürünlerinin tehlikeli olduğunun çok farkında değildi.” Fakat 1990’lı yıllarda sanayide yaşanan gelişmelere göre bu tür taşımaların arttığını görebiliriz. Yine de Türkiye açısından baktığımız zaman birçok Balkan ülkesinden daha ileride olduğumuz görülü- yor. Firmalar araçlarının yatırımlarını ADR’li araçlardan kullanarak hizmet kalitelerini artırma yolunda büyük gelişme gösterebilirler. Tabi ki tehlikeli madde sadece ADR’den ibaret değildir. ADR sadece karayolu ulaşım şeklindeki konvansiyondur. ADR dışında denizyolu için; IMDG, havayolu için; DGR, demiryolu için; RID, kanal taşımacılığı için ise ADR çok önemli konvansiyonlardır. Konvansiyon içerik yönünden oldukça kapsamlıdır ve sık sık güncellenmektedir. ADR‘yi uygulayan birçok şirket vardır. Bunların arasında ki SERTRANS LOGISTICS’in Türkiye’de tek olan ayrı bir binası bulunmaktadır.
ADR, taşımacılık açısından bakıldığında diğer konvansiyonlara göre neden daha fazla önem arz ediyor?
PETDER’in verilerine göre, Türkiye’ de tehlikeli madde taşımacılığı 22 milyon ton civarında ve bu taşımaların %90’ı karayolunda gerçekleşmektedir. Bu veriye dayanarak ADR’ nin neden bu derece önemli olduğunu görebiliyoruz. Bunlara rağmen en önemli unsur insandır. İnsan bilgisiz, eğitimsiz olduğu sürece hangi önlemler alınırsa alınsın kazaların önüne geçilmesi zorlaşır. ADR yalnızca çevrenin güvenliği açısından araçlara ilişkin belirli standartlar koyan değil, sürücüleri ve onlarla seyahat eden insanlarında bilinçlenmesi konusunda büyük önem taşıyan uluslararası bir anlaşmadır. UND (Uluslararası Nakliyeciler Derneği)’nin İcra Kurulu Başkan Yardımcısı ve Uluslararası ADR/RID Danışmanı ve Eğitmeni Alper Özel’in bu konu hakkındaki görüşleri ise şöyledir; Türkiye’nin tehlikeli madde taşımacılığı geçmişi çokta yeni değil. Aslında 1950’li yıllarda limanlara tehlikeli madde koyulmasına ilişkin bir takım çalışmalar olmuştur. Daha sonra 1976 yılında o zaman ki Ulaştırma Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından Karayolu Tehlikeli Madde Taşıma Yönetmeliği yayınlanmıştır. Bu yönetmelik tam uygulanmış ya da uygulanmamış ayrı bir tartışma meselesidir. Bu konu hakkında Çevre Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Enerji Tabii Kaynaklar vb. Bakanlık’ların da çıkarmış olduğu yönetmelikler var. Uygulamada çok aksaklıklar yaşanmış ve dolayısıyla ülkemizde teamül haline gelmemiştir. Ta ki 90’lı yıllardan itibaren Türkiye’nin ihracatı, ticareti, sanayisi gelişmeye başladıktan sonra özellikle Avrupa’dan Türkiye’ye tehlikeli madde taşıması söz konusu olduğundan bu taşımaları kimin nasıl yapacağı soruları akla gelmiştir. Çünkü tehlikeli maddenin taşınması için bir sözleşmeye taraf olunması gerekmektedir. Taraf olunması için ise bu tehlikeli maddeyi taşıyacak sürücülerin eğitimli olması ve aynı zamanda sertifikasyona ihtiyaç duyulur. Biz Türkiye olarak bu sertifikasyonu sağlayamıyoruz. Çünkü sözleşmeye taraf değiliz. O zaman Almanya ile bir yardımlaşma anlaşması yapılmış ve 2010 yılına kadar bizim Türk sürücülerimiz Alman ADR belgeleri ile yurtdışına taşıma gerçekleştirmişlerdir. Türkiye üye olduktan sonra bu iç mesele haline gelmiş ve kendi sürücülerini eğitmeye başlamıştır. Şuanda istenen düzeye gelindi mi sorusuna cevap verecek olursak; yavaş ama emin adımlarla ilerliyoruz denilebilir. Bununla ilgili olarak yeni yönetmelikler çıkarıldı. Tehlikeli Mal ve Kombine Taşıma Düzenleme Genel Müdürlüğü kuruldu. En önemlisi de sürücü ve danışman eğitimlerine oldukça önem verilmektedir. Bu konuda yetişmiş insan kaynağı mevcuttur. Şu an Avrupa Birliği ile de bir eşleşme projesi devam ediyor. Denetimlerin nasıl yapılacağı eğitimleri alınıyor. Yakın zaman karayolunda da denetimler başlayacak ve sistem çok daha iyi oturacaktır. ADR kapsamında depo konusuna gelirsek; biraz sıkıntılı olduğunu söyleyebiliriz. Bazı tehlikeli maddeleri koymak için uygun standartta depolarımız var. Ancak bunun yeterli olmadığını görüyoruz. Depo konusu ayrı bir uzmanlık gerektiren konudur ve bunun da yaygınlaşması gerekiyor. Çünkü uygun şartlarda olmayan durumlarda tehlikeli madde depolandığını görüyoruz. Bu yüzden bu standartları iyi bilmek gerekir. Bunun için de yine her şeyden önce eğitim ön planda tutulmalıdır. Kimya sanayisinde mevzuat sürekli gelişiyor. Bununla beraber ADR sözleşmemiz 2 yılda bir güncellenir. Dolayısıyla uluslararası mevzuata tabi olduğumuz için sürekli bir güncelleme vardır. Buradan da anlaşılıyor ki ADR her zaman gelişme sürecindedir.