Türk toplumu buharlı lokomotifin ilk kullanılmasından 33 yıl sonra 1856 yılında demiryolu ile tanışmıştır. Türkiye’de ilk demiryolu Sultan Abdülmecit zamanında İngiliz şirketlere imtiyaz verilerek inşa edilmiştir.
Daha sonra ise demiryolları devlet eliyle yapılmaya başlanmış, ancak demiryolu yapımları devam ederken maddi imkansızlıklardan dolayı farklı yabancı ülkelerin şirketlerine imtiyazlar verilerek geliştirilmeye devam edilmiştir. İstanbul Edirne ve Kırklareli-Alpullu demiryolu inşasının tamamlanmasıyla İstanbul, Avrupa demiryollarına bağlanmıştır.
Türk milli sınırları içerisindeki demiryolu gelişimi bundan sonrada devam etmiştir ancak Kurtuluş Savaşı sonrası maddi imkansızlıklardan dolayı oldukça yavaşlamış ve yılda sadece 240 km yol yapılabilmiştir 1950 yılından sonrada teknolojik gelişmelere ve maddi imkanlara rağmen demiryollarındaki gelişme oldukça yavaşlamıştır.
Bunun nedeni devletin ulaştırma politikasındaki değişikliktir . Türkiye’de ulaşım ağının demiryollarından karayollarına kaydırılması gerektiği ve yapılacak yatırımların bu doğrultuda ilerlemesinin gerekliliği öngörülmüştür. Bu şekilde bir politika yürütülerek demiryollarının avantajları gözden kaçırılmıştır.
Karayollarıyla kıyaslandığında demiryollarının yol yapım , yapılan yolun faydalı ömrünün uzun olması ciddi bir maliyet avantajı sağlar. Taşımanın temelinde, eşyanın ve yolcunun bir yerden başka bir yere taşınmasının güvenli bir biçimde olması gerekmektedir ve demiryolunun karayoluna göre bir avantajı da budur. Çünkü karayollarında can ve mal kaybı oldukça yüksektir ki bunu şu örnekle ıkladığımızda gerçek daha net anlaşılmaktadır.
Türkiye’de 15 yıl içerisinde teröre karşı 30.000 insan hayatını kaybetmişken, 15 yıl içerisinde trafik teröründe 100.000’den fazla insanımız hayatını yitirmiştir.
Biraz düşündüğümüzde, trafik kazalarında mutlaka hayatını yitirmiş bir yakınımız olduğunu hatırlayacağız. Ayrıca demiryollarının kullanımı enerji tasarrufu da sağlamaktadır. Otobüslerin ve kamyonların kapasitelerini düşündüğümüzde birden fazla aracın taşıyacağını tek bir tren bir defada taşımakta ve böylece daha az enerji tüketimi gerçekleştirmekte ve hatta elektrik enerjisi kullanarak petrolde dışarıya bağımlılığımızı azaltmada önem arz etmektedir.
Avrupa ülkelerine baktığımızda ise Avrupa’da demiryolu kavramı oldukça gelişmiştir. Devlet demiryolu Avrupa ülkelerinde gerçek kişilerin demiryoluna özendirilmesi amacıyla bir teşvik düşüncesi güdülerek yapılmış ve daha sonraları özel demiryolu işletmelerinin kurulması sağlanmıştır.
Yapılan yatırımlar ve ulaşımda demiryollarına ayrılan pay oldukça fazladır. Avrupa ülkelerinde, ülkemize göre kişi başına düşen demiryolu uzunluğu 5-11 kata kadar daha fazla olan ülkeler vardır. Avrupa ülkelerinde, Uzakdoğu da Amerika’da demiryolu ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmanın temeli olarak görülmüş ve ulaştırma politikalarını bu yönde gerçekleştirmişlerdir. Bu doğrultuda hızlı tren işletmeciliğini de gerçekleştirmektedirler.
Dünyada büyük bir öneme sahip olan bu taşıma mordu Türkiye’de özel demiryolu işletmeciliği kavramının gelişmesiyle Lojistik şirketlerinin yaptıkları yatırımlara paralel olarak ilerleyecektir. Ancak Türkiye’de yaklaşık olarak yıllık 32,5 milyon ton petrol, 4 milyon ton LPG, 21 milyon ton buğday, 8 milyon ton arpa, 3,3 milyon ton mısır, 35 milyon ton çimento tüketimine karşılık bunların demiryolları ile çok küçük miktarlarda taşındığı bir gerçektir.
Yıllık 450 milyon tondan daha fazla bir taşıma hacmine rağmen Demiryoluyla yapılan taşımaların sadece %4-5 gibi bir paya sahip olduğunu biliyoruz. Üçüncü şahısların ise kendi vagonları ile yaptıkları taşımalar %13-15 oranındadır.
Ancak firmalar demiryollarını daha çok uluslararası taşımalarda tercih etmekte ve projeler geliştirmektedir. Günümüzde taşıma hacmi arttıkça, firmalar demiryolunun ekonomiklik, güvenilir olması, çevreye duyarlı olması gibi avantajlarını göz önünde bulundurduklarında ve demiryollarındaki taşımacılık sorunlarını, devlet ve üçüncü şahısların birlikte çözüm oluşturmasıyla giderdiğinde bu taşıma türü daha da gelişecek ve artık Türkiye’de bu düşünceyle kombine taşımacılık olgusunun da tam anlamıyla işlerlik kazanmasına ilave katkı sağlayacaktır.
Dolayısıyla demiryollarıyla ilgili projeleri olan firmalar kendi firmalarının çıkarlarının yanı sıra, Türkiye Cumhuriyetinin ekonomik bağımsızlığına ve toplumsal refahına bir proje çalışması gerçekleştirmiş olmaktadırlar.