Yaşamakta olduğumuz çağ bilgi teknolojilerinde çok hızlı gelişmelere sahne olmaktadır. Küreselleşme sürecinin altyapısını da bilgi teknolojilerindeki bu hızlı gelişmeler hazırlamıştır. Bugün Dünya’nın çok farklı yörelerinde yaşayan milyonlarca birey ve kurum çok etkin ve süratli iletişim olanakları sayesinde ve özellikle internet aracılığıyla milyonlarca birey ve kuruma kolayca ulaşarak, mal, hizmet ve bilgi alışverişi yapabilmektedir. Küreselleşme süreciyle yaşanan yoğun ve dinamik bilgi ortamı yepyeni bir ekonomik yapının da hızla gelişmesine neden olmuştur. “Yeni Ekonomi” adı verilen bu yeni yapıyı oluşturan kavramlar bilgi teknolojisi, sinerji ve yeni dinamiklerdir.
Bu yeni ekonomik yapı içinde şirketlerin, maliyetlerin azaltılması ve müşteri memnuniyetinin sağlanması konularına odaklanmaları lojistiğin önem kazanmasına neden olmuştur. Özellikle üretici şirketler başta olmak üzere, günümüz şirketleri ana faaliyetleri dışında kalan tedarik zinciri içindeki, tedarik, taşıma, depolama, elleçleme, paketleme, stok, dağıtım gibi, birçok faaliyeti başka firmalara yaptırarak kendi ana faaliyet konuları olan üretime daha fazla zaman ayırabilmektedirler. Herhangi bir konuda, ne zaman hızlı bir değişim yaşansa, ortaya konuyla ilgili birçok terim ve tanım çıkmaktadır. Bu lojistik için de geçerlidir. İşletme lojistiği, fiziki dağıtım, malzeme yönetimi, dağıtım mühendisliği, lojistik yönetimi ve tedarik zinciri yönetimi aynı konu için kullanılan terimlerden bazılarıdır.
Lojistikte söz konusu hareket doğru zamanda, doğru yere ve en ekonomik bir biçimde olmalıdır. CLM Lojistiği şöyle tanımlamıştır: “Müşterilerin gereksinmelerini karşılamak üzere her türlü ürün, hizmet ve bilgi akışının, hammaddesinin başlangıç noktasından, ürünün tüketildiği son noktaya kadar olan hareketinin, etkili ve verimli bir biçimde planlanması, uygulanması, taşınması, depolanması ve kontrol altında tutulması yöntemidir.”
Lojistik ilk defa askeri askeri konularla ilgili problemlerde kullanılmıştır. 1905’te ABD’li Binbaşı Chauney B. Baker bir yazısında, Lojistiği “Savaş sanatının orduların hareketi ve gereksinimlerinin tedariki ile ilgili dalına Lojistik denir” şeklinde ifade etmiştir. 2.dünya savaşı sırasında silahlı kuvvetlerin ihtiyacı olan malzemelerin zamanında ve doğru yerde bulunabilmesi için lojistik modelleri ve sistem analizi yaklaşımı kullanılmıştır.
Lojistiğin temelinde müşteri tatmini vardır. Müşteri tarafından arzu edilen miktar ve koşullarda, müşterinin bunları istediği yer ve zamanda ve bunlar için ödemeyi kabul ettiği fiyatla sunan sürekli bir prosestir. Bu kavramlar kar amaçlı organizasyonlara uygun olduğu gibi kar amacı olmayan organizasyonlar için de geçerlidir.
Son yıllarda, küreselleşmenin ve zaman zaman yaşanan ekonomik krizlerin de etkisiyle, lojistik hizmetlere olan talep önemli derecede artmıştır. Lojistik sektörü, dünyada ve Türkiye’de hızlı bir gelişme içinde olan az sayıda sektörden biridir. Bugün dünya ekonomisinde ülkelerin lojistik faaliyetler için yapmış oldukları harcamaların GSMH içindeki payı yüzde 1,5 – 2 civarındadır. Lojistik sektöründe dış kaynak kullanımı ise ülkelerin gelişmişlik düzeylerine bağlı olarak yüzde 10 ile 30 arasında değişmektedir. Lojistik pazarı Avrupa’da yıllık yüzde 7-10, Kuzey Amerika’da yüzde 15, Asya’da ve Türkiye’de ise yüzde 20’lik bir büyüme hızına sahiptir. ABD’de lojistik sektörünün GSMH içindeki payı yüzde 12’dir. Halen Türkiye’de lojistik hizmetlerin yaklaşık yüzde 30’u lojistik hizmet sağlayıcı şirketler tarafından yüzde 70’i ise şirketlerin kendi yapıları içindeki bölümler tarafından yapılmaktadır. Önümüzdeki yıllarda, lojistik sektörüne yapılacak yatırımların artması ve lojistik hizmet sağlayıcısı şirketlerin gelişmesiyle, bu oranların büyük ölçüde değişmesi beklenmektedir. Özellikle son yıllarda uluslararası yük taşımacılığı sektörü çok büyük bir değişim içindedir.
Bu değişimin en önemli nedeni ülkemizin Avrupa ülkeleri ile Gümrük Birliği’ne girmesi neticesinde taşıma talebi yaratanların değişen talepleri olmuştur. Artık taşıtan firmalar mallarının sadece iki nokta arasında taşınmasını değil, depolanması, gümrüklenmesi, elleçlenmesi, ambalajlanması ve gereksinimlere göre dağıtılmasını da talep etmektedirler. Bu da lojistik hizmetlerin önemini giderek artırmaktadır. 2004 yılında Türkiye’deki büyük lojistik şirketleri yaklaşık yüzde 30’luk bir büyüm gerçekleştirmişlerdir.
Türkiye, gerek dünya coğrafyası üzerindeki konumu, gerek genç ve dinamik nüfusu ve gerekse lojistik sektörüne verilen önem ve yatırımlar sayesinde lojistik hizmetlerde Dünya’da önemli bir merkez, bir üs durumuna gelebilecek bir potansiyele sahiptir.
Türkiye, coğrafi konumunun getirdiği avantajları lojistik üs olma yolunca kullanamamaktadır. Konum itibariyle kendi coğrafyasındaki mevcut ve potansiyel pazarlara dağıtım yapabilecek durumda olan Türk lojistik sektörü, yasalardaki eksikliklerden ve yetkili mercilerin bu fırsatları gözardı etmesinden yakınmaktadır. Türkiye’nin yasalarını yeniden düzenlemesi, planlı yatırımlara yönelmesi ve bunları teşvik etmesi durumunda bulunduğu bölgedeki 3. Ülkelerin mallarını taşıyarak mevcut iş hacmini çok genişletmesi olanaklıdır.
Lojistiğin bir hizmet olduğunu ve her sektörde olduğu gibi lojistik sektöründe de en önemli unsurun nitelikli insan kaynağı olduğunu unutmamalı ve eğitime çok özen göstermeliyiz. Lojistik, zamana karşı ve nitelikli bir hizmet sunma yarışı olma özellikleriyle, ilk olarak en fazla iki önemli altyapıya ihtiyaç duymaktadır; teknoloji ve nitelikli insan gücü. Bugün lojistik sektöründe etkin bir hizmet sunabilmek için mutlaka etkin bir teknolojik altyapıya sahip olmak gerekmektedir. Bu da önemli boyutlarda yatırım ihtiyaçlarını beraberinde getirmektedir. Lojistik hizmet vermek isteyen şirketler gerekli yatırımları gerçekleştirerek etkin bir teknolojik altyapıya kavuşsalar bile bu teknolojiyi kullanabilecek nitelikli insan gücüne sahip değillerse etkin bir şirket konumuna gelmeleri mümkün olmayacaktır. Öyleyse nitelikli insan gücü faktörü her şeyin önüne geçmiş durumdadır. Bu nedenle insan kaynakları kavramı son yıllarda en çok sözü edilen kavramların başında gelmektedir ve insan kaynakları yönetimi tekrar önem kazanmıştır. Etkin bir insan kaynakları yönetiminde her şeyden önce tüm yöneticiler insan kaynakları yöneticileridir. Her yöneticinin astlarının motivasyonu, gelişmesi ve tatmini konusunda özen göstermesi beklenir. Şirketlerin personeli şirketin en önemli varlıklarıdır. Zira bir şirkete rekabet üstünlüğü sağlayan en önemli güç o şirketin arazileri, binaları, araç-gereçleri ve makinaları değil, sahip olduğu insan kaynaklarıdır.
Dünya’da olduğu gibi ülkemizde de lojistik hızla gelişen bir sektör ve nitelikli insan gücü de bu sektörün gelişimi için gerekli en önemli faktörlerin başında geldiğine göre, her konuda olduğu gibi, bu konuda da eğitimin önemi kendiliğinden öne çıkmaktadır.
Lojistik sektöründe uluslararası boyutta rekabetçi bir konuma gelmek istiyorsak, planlı bir teşvik sistemiyle yabancı firmalarla rekabet edebilecek bir sektör yaratmalıyız.
Prof. Dr. Mehmet Şakir Ersoy