Türkiye’ de Lojistik sektörü ve geleceğini değerlendirebilir misiniz?
Türkiye’de son yıllarda gelişme kaydeden sektörlerin başında gelen lojistik sektörü alt yapı sorunları, mevzuatlardaki yetersizlikler ve ekonomik olumsuzluklara rağmen 2005 yılında da gelişimini sürdürdü. Son yıllarda% 15-20’ler seviyesinde büyüyen Türkiye lojistik pazarı, bu oranlarla Avrupa ve ABD’nin gerisine düşmeyerek gelişmekte olduğunu açıkça göstermiştir. Bu olumlu tablonun yanı sıra, lojistiğin gayri safi milli gelir içindeki payına baktığımızda yada lojistik sektörünün geleceğini belirleyecek en önemli işaretlerden biri olarak gördüğümüz lojistikte “outsourcing” oranını değerlendirdiğimizde aynı iyimser manzarayı görememekteyiz. Türkiye’de lojistiğin geleceğinin entegre lojistik servis sağlayıcılığından geçtiğini ilk olarak gören ve bu konuda önemli yatırımlar yaparak sektörün lideri konumuna gelen Horoz Lojistik geçtiğimiz yıl bir önceki yıla oranla yaklaşık% 15′ lik büyüme ile 233 milyon $ ciroya ulaşmıştır. Lojistik sektörünün Türkiye’deki başlıca oyuncularının da yaklaşık bu oranlarda büyüdüklerini düşünsek bile tüm bu ciroların toplamının Türkiye genel lojistik pazarı içindeki paylarının oldukça düşük olduğunu göreceğiz. Bir başka deyişle, Türkiye’de lojistik sektöründe en yüksek ciroyu elde eden ilk 10 firmanın toplam ciroları, pazarın % 10’una dahi hakim olmadıklarını göstermektedir. Bugün outsourcing, taşımacılıkta %50, depolamada %20 civarlarındadır. Bu oranların dünyada, taşımacılıkta ve depolamada% 65 civarında olduğunu görüyoruz. Türkiye’de halihazırda üreticilerin %90’ı kendi depolarını kullanıyor ve %40’ı kendi filoları ile taşıma yapıyor. Bütün bu verilerin ışığında ülkemizde lojistik alanında belli bir büyümenin olduğunu fakat halihazırda “outsourcing” konusunda yetersiz kalındığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Sektörde yatırımlar, ortaklıklar ve AB ile ilişkiler açısından hangi eğilimleri görüyorsunuz?
AB ilişkilerinin seyri sektörün gelişimi açısından çok önemlidir. Ben umutlu bakıyorum. Sektördeki gelişimin süreceğini ve buna paralel olarak belli bir doyum noktasına kadar şirket evlilikleri ve yabancı sermayenin gelişinin devam edeceğini düşünüyorum. Bugün içinde bulunduğumuz geçmişe göre göreceli olarak iyi ancak hala kaotik olduğunu düşündüğüm ortam zamanla ortadan kalkacak. Yabancı ortaklığı bulunan güçlü sermaye yapısına sahip ve lojistik alanında yerel ve uluslararası tüm hizmetleri verebilecek geniş bir hizmet ağı ve elektronik alt yapı ile donatılmış şirketler yarışı sürdüreceklerdir. Bir de küçük ama dinamik, lokal hizmet üreten ve/veya belli uzmanlık konularında lojistik hizmet veren firmalar sektörde yer bulacaklardır. Avrupa ve Amerika’ da bunun örneklerini çokça görmekteyiz.
Sektörün hükümetten beklentileri nelerdir?
Sektör olarak kaliteli ve çağdaş hizmet üretebilme yönündeki çabalarımızla paralel yürümeyen ve hizmetin akış hızını etkileyen hatta bazı hizmetlerin verilmesini olanaksız kılan mevzuatlarla karşılaşılmaktadır. Üstelik kurallar bir türlü belli bir zemine oturtulamıyor, sürekli değişiyor. Bugün uygulanan ertesi gün yasaklanmış olarak karşınıza çıkabiliyor. Bunların sektör temsilcileri ve hükümet yetkilileri ile bir araya gelip aşılması olası ancak şimdiye kadar atılan adımlardan çok olumlu neticeler alındığını söylemek zor. Bu konuda hükümetin gerçekten sektörümüzün sıkıntılarını bilen danışma kurulları ile birlikte çalışma yapması gerekir.
Dünyada artan konteyner taşımacılığının Türkiye’deki gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dünya’da artan deniz taşımacılığı hacmine paralel olarak ülkemizde de son yıllarda konteyner taşımacılığı bir hayli artmış görünüyor. 2005 yılında özel limanlar ve TCDD limanlarındaki hareket 3,5 milyon TEU civarında olmuş. Bir önceki yıla oranla yaklaşık %15 artış var. Bunun nedeni özellikle Uzakdoğu’ dan yapılan ithalatlardaki artış olduğunu düşünüyorum zira ihracatımız henüz beklenen seviyede değil ve ABD dışındaki ana ihracat ülkelerimizin çoğu Avrupa’dadır. Avrupa’ya olan yakınlığımız ve buradaki ülkelerle olan yoğun dış ticaret ilişkileri nedeniyle yükün büyük bir kısmı da karayoluyla taşınıyor. Yeni uzak pazarlara açılmadan konteyner taşımaları belli bir sınırda kalacaktır. Dünya’ daki gelişmiş limanların tamamının uzak limanlarla ticaret ilişkileri içinde olan şehirlerde yer aldıkları unutulmamalıdır. Son yıllarda artan deniz taşımacılığımıza paralel olarak açılan ve açılması planlanan yeni limanlar ve buraların teknolojik altyapıyla donatılması konusunda da hızlı adımlar atılıyor. Limanların yeterliliği ve konteyner trafiğindeki artışın halihazırda Türkiye’ye servis vermeyen armatörlerin de ilgisini çekeceğini ve servis çeşitliliğinin de artıp mevcut tekelleşmenin zamanla önüne geçileceğini ümit etmekteyim.
Sektörde teknoloji kullanımı hangi düzeyde?
Lojistik sektörün en önem vermesi gereken alanlardan biri de teknolojik imkanların sınırları zorlayarak kullanmak olmalıdır. Yalnız burada çok dikkatli olmak gereklidir, zira teknoloji öyle bir enstrüman ki iyi çalındığında senfoni, kötü çalınırsa kakofoni olabiliyor. Bu tamamen firmanın doğru ve gerçek ihtiyaçlarına yönelik yapacağı yatırımlarla ilintili bir konu. Türkiye’de son yıllarda lojistik alanında teknoloji kullanımının hızla artığını gözlemliyoruz, ancak tüm bu yatırımların doğru olduğunu söylemek çok zor. Bu konuda sektörün henüz yeterli bilgi birikimine ulaştığını düşünmüyorum. Pek çok firma teknolojik alt yapı konusuna olması gerekenden daha uzak bir mesafeden platonik bakmayı sürdürüyor. Oysa teknolojinin sağladığı yeni olanaklardan maksimum seviyede yararlanmadan çağdaş hizmet anlayışıyla hareket edebilmek olanaksız olacaktır.
Navlun trendlerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Sektör bu trendlerden nasıl etkileniyor?
Navlunu hizmet kalitesinden bağımsız olarak düşünmek istemiyorum. Bu husus, ülkemizde henüz maalesef bu şekilde değerlendirilmemektedir. Lojistik servis sağlayıcısı seçiminde navlun maliyetler açısından önemli ancak navlundan kar ederken nelerin kaybedildiğinin yada orta vadede kaybedileceğinin hesabının da iyi yapılması gerekmektedir.
Kombine taşımacılığın önündeki en önemli sorunlar nelerdir? Türkiye’ de bu zorlukların aşılması için sizce yapılması gerekenler nelerdir?
Kombine taşımacılığın önemli unsurlarından biri olan demiryolunu henüz etkili olarak kullanamıyoruz. Bu konuda ileriye dönük kararlı ve planlı bir politika izlenmeli. Adımlar şimdilik söylem düzeyinde.
Sektörde nitelikli işgücü bulma konusunda ne düşünüyorsunuz?
Horoz Lojistik’in yaklaşık 1500 çalışanı var. Sektörde en çok istihdam yaratan kuruluşlardan biriyiz. Sektördeki tüm firmalar gibi biz de nitelikli iş gücü bulma konusunda zorlanıyoruz. Bu sorun bir süre daha devam edecektir. Bazı üniversitelerde lojistik bölümlerinin açılması ve yaygınlaşması ilerisi için olumlu bir işaret. Ayrıca Mehmet Emin Horoz Vakfının açtığı meslek lisesiyle olumlu bir adım daha atıldı. Bunun eğitime destek vermeyi düşünen kurum ve kuruluşları da cesaretlendireceğini ümit ediyorum. Bu tür yatırımlara bağlı olarak geleceğin tohumları bugünden atılmaya başlamış olacaktır.