Öncelikle Turkish Cargo Başkanı Ali Bey’i tanıyabilir miyiz?
Yaklaşık 15 yıldır lojistik sektörü içerisindeyim. 3 yıldır da Turkish Cargo’dayım. Turkish Cargo’da ilk önce başkan yardımcısı olarak kargo operasyonunun başındaydım. Şu anda ise Turkish Cargo’nun tüm operasyonel faaliyetinden sorumlu olarak, Kargo Başkanlığı görevimi sürdürüyorum.
Türk Hava Yolları ve Turkish Cargo iki ayrı şirket mi?
Biz Turkish Cargo olarak ayrı bir şirket değiliz. Ama havacılık sektöründe farklı şirketlerin olduğunu görüyoruz. Onlar kargo işlemini ayrı şirket adı altında yapabiliyorlar. Bizim yapımızda bu yok. Biz netice itibariyle kapasiteye bir bütün olarak bakıyoruz. Örnekle açıklayacak olursam; uçağın bir hacmi var. Bu hacmi ikiye bölüyoruz. Üst tarafta yolcuları taşıyoruz. Uçağın altında da yolcuların bagajlarıyla beraber, ticari kargo ve posta taşımacılığı yapıyoruz. Biz bu operasyonların satış ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesinden sorumluyuz. Merkezimiz İstanbul Atatürk Havalimanıdır. Tüm taşımalarımızı Atatürk Havalimanı hub’ımız üzerinden gerçekleştiriyoruz. Sabiha Gökçen’den de uçuş yapmakla birlikte, asıl merkezimiz Atatürk Havalimanı’dır.
Turkish Cargo’nun havacılık sektöründeki yeri nedir?
Turkish Cargo; sürdürülebilir bir şekilde, yıllık ortalamada da %20-25 bandında büyüyen ve her sene pazar payını arttıran bir yapıya sahip. Dünya pazarında, %2’ye yakın bir pazar payına ulaştık ve bu büyüme trendimizi devam ettirmeyi hedefliyoruz. Büyümemizde ülkemizin konumunun ve Türk Hava Yolları’nın 106 ülkeyi kapsayan, 250’ye yakın noktaya uçuyor olmasının etkisi yadsınamaz. Geniş bir filoya sahibiz. Aynı zamanda, Türkiye’nin çok özel bir iç pazarı var.80 milyonluk nüfusumuz var ve bu nüfus netice itibariyle üretiyor ve tüketiyor. Ülkemizin ciddi bir ihracat ve ithalat potansiyeli var. Bu etkenlerin hepsini birleştirdiğimizde, havacılık sektöründeki yerimizin istikrarlı bir şekilde büyümeye devam edeceğini söyleyebiliyoruz. Avrupa’daki diğer havacılık işletmelerine baktığımızda 8-9 çeyrek gibi uzun bir dönemden sonra ilk defa ekonomik bir büyüme gerçekleşmedi.2014 için Amerika’nın %3,Avrupa’nın %1,5 üzerinde büyümesi bekleniyor. Türk Hava Yolları olarak bizim de sektördeki konumumuz artıyor. Sürdürülebilir bir şekilde büyüyoruz ve büyümeye devam ediyoruz. Bizim şu anki konumumuz parlayan bir yıldız. Bu parlayan yıldızı daha parlak ve büyük bir yıldız haline getirmeyi hedefliyor ve %2’lik pazar payımızı %4’lere çıkarmak için çalışıyoruz.
Sektördeki diğer rakiplerinizden bahsedelim. Şu anda Türkiye’de ve Dünya çapında kargo alanında uzman firmalarla rekabet ediyorsunuz. Onlarla rekabetiniz ne şekilde gerçekleşiyor?
Netice itibariyle Avrupalı, Asya-Pasifik ve Körfez taşıyıcıları sektörün büyük firmalarıdır. Bununla birlikte, sektörün dinamiklerine baktığımız zaman, özellikle Körfez taşıyıcıları ve Türk Hava Yolları sektörde ciddi anlamda hızlı büyüdüğünü görüyoruz. Turkish Cargo olarak bizim bu firmalarla rekabet avantajlarımız var. Birincil rekabet avantajımız konumumuz, ikincisi networkümüz, üçüncüsü geniş bir iç pazara sahip olmamız diyebiliriz. Biz netice itibariyle bu ülkenin milli taşıyıcısı olduğumuz için, ithalat ve ihracatta dominant bir yapımızın olması önemli bir avantaj. Dediğim gibi, diğer taşıyıcıların iç pazarı, yani Türkiye gibi bir nüfusu yok. Bunun dışında esnek, rekabetçi ve sürekli giderlerini düşüren bir yapımız var. Verimliliğe ve tasarrufa önem ve öncelik veriyoruz. Tasarrufa önem veriyoruz derken yanlış anlaşılmasın. Tasarrufla beraber kalitemizi de koruyoruz. Müşterilerimize, paydaşlarımıza, iş ortaklarımıza en iyi hizmeti vermek konusunda operasyonel mükemmeliyet prensibimiz var. Böylece diğer firmalarla rekabet edebiliyoruz.
Üçüncü havalimanının Turkish Cargo’ya sağlayacağı yararlar ve getiriler ne olacak? Turkish Cargo nasıl bir strateji izleyecek?
Üçüncü havalimanı Turkish Cargo’ya lojistik hub olma özelliği ile ciddi bir yarar ve potansiyel sağlayacaktır. Biz de şu anda üçüncü havalimanının sadece kargo tesislerini değil, aynı zamanda lojistik hub olabilmesi için nelere ihtiyaç duyulacağını organize etmeye çalışıyoruz. Bu doğrultuda, kolaylaştırıcı unsurlarla altyapı hususlarının çözülmesi ki örnek olarak gümrük sistemlerinin buradaki altyapıya adaptasyonunu verebiliriz daha esnek, daha hızlı ve daha yüksek teknolojiye dayalı altyapının oluşturulması ile üçüncü havalimanı sadece hava kargo hubı değil, aynı zamanda farklı taşıma modlarının kesişim noktası olarak da konumlanabilir. Dünyadaki ülkeler arası yolcu ve kargo taşımacılığının %67-68’i Türkiye, İstanbul üzerinden geçiyor. Havacılıkta bir çalışma yaparak, Dünya’nın orta noktasını hesaplamışlar. Önce 1960’larda Kuzey Atlas Okyanusu’nda belirlenmiş,1970’lerde ise Türkiye’ye doğru yavaş yavaş gelmeye başladığı görülmüştür. Dünya’nın ekseni Batı’dan Doğu’ya, biraz da Güney’e doğru kayıyor. Latin Amerika, Asya Pasifik, Güney Pasifik gelişen bir coğrafyadır. Ülkemizin coğrafik konumunun önemi burada öne çıkıyor ve biz Türkiye’ye yakın olan eksenin daha fazla kaymasını istemiyoruz. Avrupa’da bu kargo ve yolcu trafiğinin Türkiye üzerinden geçtiğinin farkında.
Avrupa, Türkiye üzerinden geçen bu yolcu ve kargo trafiğinin farkında dediniz, bunun için Avrupa’nın size sunduğu anlaşmalar var mı?
“Yatay Anlaşma” olarak geçen bir husus var. Bu uzun bir süredir tartışılmakta. 8-10 yıldır Avrupa Birliği bunu bize dikte etmektedir. Sadece Türk Hava Yollarının görüşü değil, sektörün görüşüdür. Yatay anlaşma netice itibariyle ülkeler arasında sivil havacılık anlaşmalarıyla belirlenmiş olan terminal uçuş frekansının kısıtlarını değiştirmez.
Avrupa Birliği’ne sertifikalandırılmış bir havayolu şirketi herhangi bir yerde uçuş yapabilir. Ancak Avrupa Birliği bunu engelleyebilir. Avrupa Birliği kendini tek bir ülke olarak görüyor. Örnek vererek açıklayacak olursak; mesela Yunanistan’dan Türkiye’ye, Türkiye’den Yunanistan’a 20frekans anlaşması var. Şu anda Olimpik havayolunun 15 frekansı var. 5 frekansı boş. Avrupa Birliği kendini tek bir ülke olarak gördüğü için herhangi bir taşıyıcı gidip o 5 frekansı Atina üzerinden doldurabilir. Biz Türk Havayolları olarak zaten bütün frekansları doldurmuşuz. Karşı tarafın dolduramadığı frekansları da doldurduğumuzda, bunun çok adil bir durum olmadığı görüşündeyiz. Sadece Türk Hava Yollarının değil, genel sektörün sorunu bu. Fakat bu “Yatay Anlaşma” eninde sonunda kabul edilecektir. Türkiye Avrupa Birliği’ne girdiği zaman bu anlaşmayı da kabul etmiş olacaktır.
Üçüncü havalimanının bitimine kadar, Atatürk Havalimanı’ndaki slot sıkışıklığı için aldığınız önlemler ya da projeleriniz var mı?
Atatürk Havalimanı gerek yolcu taşımacılığı gerekse kargo taşımacılığı anlamında dünyanın en dar alanda iş yapan havalimanıdır. Gerek yolcuya düşen birim metrekare alan, gerek kargodaki ton başına düşen birim operasyonel alan olarak baktığımız zaman gerçekten çok dar bir alanda faaliyet gösteriliyor. Bununla birlikte, bizim o esnek düşünce yapımız ve etkin kriz yönetimi tekniklerimizle güzel fikirler üretebiliyoruz. Avrupalılar ise bizim kadar esnek düşünemez, 60 sene önceden her şeyi planlarlar. Ben 2011’de Amsterdam’da bir handling konferansına katıldım. Dünya’nın en büyük havalimanından bir tanesi olan Amsterdam Havalimanı’nın genel müdürü bir sunum yaptı. Kendisi 60-70 yaşlarında bir Hollandalıydı ve sunumunda 2040’da bunları, 2050’de bunları yapacağız diye 2060 yılı planlarını anlatıyordu. Kendisinin bunu görme olasılığı yokken gene de uzun vadede planlarını yapmıştı. Biz daha kısa vadeli düşünürken, onlar 50-60 yıl sonrasının planlamasını yapıyorlar.
Tabi burada ben geçmişteki karar alıcıları suçlamıyorum. Çünkü biz de nasıl bu kadar hızlı büyüdüğümüzü anlayamıyoruz. Yani neden bu kadar hızlı büyüyoruz? Sektör küçülürken, biz nasıl büyüyoruz? Bunu doğru okumak lazım. Son 10-15 yıllık süreçte, büyümeyi başardık ve sürdürmeye devam ediyoruz. Frekanslar ve artış trendi devam ediyor ve devam edecek şekilde planlamalar yapılıyor. Biz de bu büyüme trendini devam ettirebil2’mek için altyapı yatırımlarımıza ağırlık veriyoruz. Şu anda 23000 m lik bir alanımız var.2013 yılında eylül ayında 10500 m2’lik ilave depolama alanımızı hizmete soktuk. Şu anda ise, 2014 Ağustos ayının sonunda tamamlanması öngörülen, taban alanı 43500m2’ye kurulu ama toplam 60000 m2 kapalı alana sahip olacak tesisimizin inşası devam ediyor. Yeni tesisimizin faaliyete geçmesi ile birlikte kargo olarak alan problemimiz çözülmüş oluyor. Sonrasında şu anda kullandığımız kargo alanı da yıkılacak ve yolcu terminali A kapısı üzerinden bulunduğumuz yere büyüyebilecek. Dolayısıyla önümüzdeki 4-5 yıllık bir zaman diliminde, orta vadede, hem kargo hem de yolcu terminaline bir çözüm üretmiş oluyoruz. Bu çalışmalar üçüncü havalimanına geçene kadarki süreçte, kapasite konusunda bir rahatlama sağlayacaktır. Atatürk Havalimanı’nda 103 tane park pozisyonu var ve şuanda inşaat halinde olan alana da 40’a yakın bir park pozisyonu yapılacak. Pist olarak da farklı sistemlere sahip havalimanları incelenmekte ve orada saat başına iniş-kalkış kapasitesini arttırıcı neler yapıldığına, neler yapılabileceğine dair projeler üreterek, verimliliğimizi daha da arttırmaya çalışıyoruz.
Ülkelerin ve firmaların gelişimini etkileyen önemli unsurlardan biri teknolojidir. Hava kargo taşımacılığında gelişen teknolojiyle birlikte ortaya çıkan yeni sistemler var mı? Bu sistemler Turkish Cargo tarafından kullanılıyor mu?
Operasyon kalitemizde iki kolon vardır. Birinci kolon: tesis yani operasyon yapılacak alanın, sahanın olmasıdır. İkincisi de enformasyon teknolojisidir. Bizim mevcuttaki TACTIC sistemimizi 1990 yılından bu yana kullanmaktayız. Şu anda bu sistemi daha çok web tabanlı, esnek, müşterilerimiz ve paydaşlarımızla daha entegre olabileceğimiz, iletişimi daha sağlam bir altyapıyla değiştirmekteyiz. 2013 yılı Mart ayında başladığımız projemiz halen devam etmekte. Bu senenin sonu gibi belirli fazlarını ve 2015 yılı ilk çeyreğinin sonunda da tamamen devreye alarak, sistemlerimizi tamamen yenilemiş olacağız.
X Kuşağı bir yönetici olarak Y kuşağındaki bizlere ne gibi tavsiyeleriniz var?
Öncelikle bu mesleği bilerek ya da bilmeyerek seçtiğimizi unutalım. Ama seçiminizin nedenleri, dinamikleri, ne olursa olsun doğru bir seçim yapmışsınız. Çünkü dünya ekonomileri ortalamada GSMH’nin %10’unu lojistiğe harcıyor. Depolama, taşıma, nakliye masrafları, katma değerli operasyonlar gibi lojistik adı altında isimlendirebileceğimiz konulara bütçe ayırıyorlar. Lojistiğin önemi daha da artacaktır. Çünkü insanlar üretecek ve tüketecektir ve tükettikçe de belli noktalarda üretmek daha avantajlı olacak.
Tüketim noktaları arasında bir mesafe olacak. Öncesinde hammaddeyi tedarik edecek, bu hammaddeler daha sonra işlenerek mamul haline getirildiğinde ana modlara, hublara taşımak, oradan da dağıtmak ve bunlar arasındaki bilgi akışını sağlayarak müşteriyi bilgilendirmek gibi lojistik faaliyetlerle birlikte sektörün önemi artarak devam edecektir. Bunun içerisinde de uzmanlaşmak önemli bir hale gelecektir.
Benim size tavsiyem, doğru noktada olduğunuzu bilin. Doğru noktada olmakla birlikte, önemi daha da artacak bir noktadasınız. Kendinize yatırım yaparak bilgi dağarcığınızı dolduracaksınız. Diğer bir tavsiyem ise; yabancı dilinizi çok iyi bir seviyeye getirmelisiniz. Çünkü Dünya küreselleştikçe, tekbir ülke haline geldikçe, iletişime daha fazla ihtiyaç duyacaksınız. Mümkünse farklı dilleri de öğrenin ama günümüzde İngilizcenizin çok iyi olması gerekiyor. Başka bir tavsiyem de bilgisayarı iyi kullanmanız, teknolojiye aşina olmanız. Bunların yanında güncel gelişmeleri de takip etmek önemli. Çünkü siz bir işletmeyi yönetecekseniz; işletmeyi sadece iç faktörlerle yönetemezsiniz, dış faktörlere de hakim olmanız gerekir. Turkish Cargo’nun işinin %25’i ithalattır. Onun için ithalatın azalmasına karşı önlem almanız gerekiyor. Öte yandan sektöre girdiğiniz zaman iş değerlerini ihmal etmeyeceksiniz. Biz üniversiteye gittik zaten, Dünya’da öğrenmemiz gereken her şeyi öğretmenlerimiz ve arkadaşlarımızdan öğrendik diye bakmamanız, en temelden başlayıp bizzat sahada, sürecin içerisinde kendinizi harmanlamanız gerekir.
Öğrenmeye açık olmanız, bol okumanız, endüstriyle alakalı trendleri takip etmeniz, gelişime ve farklı görüşlere açık olmanız gerekir. Çünkü insanoğlunda statükocu bir yapı vardır. Ama siz, bu işi mevcuttan daha farklı nasıl yapabilirim diye düşüneceksiniz. Şunu hiç düşünmeyin: bu mükemmel, bunun daha iyisi yok. Eskiden “teknoloji gelebileceği son noktaya geldi, daha yapılacak bir şey kalmadı” denirdi. Siz bu şekilde düşünmeyeceksiniz. Bunun muhakkak daha iyisi olabilir, değiştirilebilir diyeceksiniz. Mesela bizim aldığımız her yeni uçakta bir önceki modelde olmayan farklı özellikler oluyor. Otomotiv endüstrisini düşünün. Daha önce kullandığınız otomobille, mevcut kullandığınız otomobil arasında hep bir fark var. Teknolojide hep pozitife doğru bir gidiş var. Bir de mümkün oldukça iyi bir işletmeye girmeye çalışın ve oraya girdikten sonra da adım adım, istikrarlı bir şekilde, kendinizi de geliştirerek yükselin.
Peki büyük bir firmada mı yoksa küçük bir firmada mı işe başlamayı önerirsiniz?
Bence bunun kesin bir doğrusu yok. Kişi bulunduğu noktada elinden gelenin en iyisini yapmayı düşünmeli. Bulunduğunuz noktada kendi duruşunuz, kendinize ait düşünce yapınız olsun. Siz o kurumdan ayrılsanız bile; “O kişi de şu tesisi, şu programı yaptı” denilebilsin. Nerede bulunursanız bulunun reel bir şeyler bırakacak şekilde işler yapın. Farklılığınızı ortaya koyun, kendinizi farklılaştırın. O farklılıklarınızı da kendiniz bulacaksınız. Herkes gibi düşünmek ve herkes gibi bakmak zorunda değilsiniz.
Bulunduğunuz işletmenin kurumsal imajı, kültürünün olması yani bir iş yapış şekliniz, bir standardınız, bir yönteminizin olması gerekir. Ne KOBİ’ler var, birçok büyük gözüken şirketlerden daha dinamik, daha esnek, daha akılcı yönetim şekilleri benimseyebiliyor. Onların içerisinde öğrenebileceğiniz, kendinize katabileceğiniz çok şey var. Hangi işletmede olduğunuzun yanında, kiminle çalıştığınız da önemli. Küçük bir işletmede öyle güzel bir amirle çalışırsın ki sana yöneticilik nedir, nasıl yöneticilik yapılır, nasıl iş yönetilir, bir yönetici meseleye nasıl bakar bunları öğretir, anlatır. Büyük bir işletmeye girersin. Ama çalıştığın kişi yönetici özelliklerine sahip olmadığı için çok şey kazanamayabilirsiniz. Yani anlatmak istediğim bu işin kesin bir doğrusu yoktur.