Tehlikeli malların yeryüzündeki trafiği gün geçtikçe artmaktadır. Kaza halinde can, mal ve çevre için tehlikeli olan bu maddelerin taşınma yöntemlerinin kontrol altına alınması için, yönetmelik, protokol, anlaşma vs. adı altında, ilgili kuralları getiren yaptırımlar zaman içinde gelişerek bugünkü şeklini almıştır. Gelişen teknolojiye bağlı olarak, sayısı ve tehlike türü artacak olan maddeler, kuralların sürekli değişmesine neden olacaktır. Zaman içinde, ihtiyaç baş gösterdikçe gelişen kuralları aşağıdaki şekilde sıralayabiliriz.
1-Kara Taşımacılığı: Avrupa’ da kara taşımacılığını yönlendiren iki tane uluslararası yönetmelik vardır. Karayoluyla taşımacılığı ADR (European Agreement Concerning the International Carriage of Dangerous Goods by Road) (Almanya’da GGVS), Demiryoluyla Taşımacılığı RID (Regulations Concerning the International Carriage of Dangerous Goods by Rail) (Almanya’da GGVE) düzenlemektedir.
RID Avrupa’nın en eski uluslararası yönetmeliğidir. 1893 yılında hazırlanan bu yönetmelik yıllar boyunca değişikliklere uğrayarak bugünkü halini almıştır. Yönetmelik, Orta Doğu’dan Kuzey Afrika’ ya kadar tüm ülkeler tarafından kabul görmektedir.
ADR 1957 yılında Avrupa ülkeleri tarafından kabul edilmiş ve 1964 yılından beri uygulanmakta olan bir yönetmeliktir. Yönetmelik hazırlanırken büyük ölçüde RID’ den faydalanıldığından, yönetmeliğin Annex A’sı RID ile birbirine çok benzemektedir. ADR bir Avrupa antlaşmasıdır Avrupa Birliği bu kuralı 94/55/EC sayılı direktifle kendi mevzuatı içine almıştır. Ayrıca RID’ i de 96/49/EC sayılı direktif ile AB mevzuatı içine almıştır.
2- Suyolu taşımacılığı:1912’deki Titanik faciasından sonra, 1929’da kabul edilen SOLAS (International Safety of Life at Sea Convention), denizyoluyla taşımacılıkta ilk defa tehlikeli maddelere yönelik bir bölüm içermekteydi. 1932 yılında İngiltere’de “Blue Book” olarak da bilinen “The Carriage of Dangerous Goods in Ships” adı altında bir dizi kurallar yayınlandı. Bu kurallar, dünyanın her yerine giden İngiliz gemilerine ve İngiliz limanlarında bulunan tüm gemilere uygulanmaya başlandı. Intergovernmental Maritime Consultative Organization (IMCO) – halen “International Maritime Organization” (IMO) adı altında faaliyet göstermekte – 1958 yılında Birleşmiş Milletler Kuruluşu’nun özel bir bölümü olarak kuruldu ve 1965 yılında International Maritime Dangerous Goods Code (IMDG)‘u yayınladı. Denizyolu taşımacılığı bu Code’ lara göre yönlendirilmektedir (Almanya’da GGVSee). Su kanallarıyla (Rhen nehri) yapılan taşımacılığı ise ADN/ADNR (European Provisions Concerning the International Carriage of Dangerous Goods by Inland Waterway) yönlendirmektedir (Almanya’da GGVBinSch).
3- Havayolu taşımacılığı: IATA (International Air Transport Association) 1950 yılında, havayoluyla taşımacılıkta bazı kısıtlamaları getiren kurallar geliştirmeye başladı ve bunları 1956 yılında yayınladı. Ancak bu kuralların birçok ülkede uygulamaya konmaması sonucu, devletler bazında bir organizasyon gerektiği ortaya çıktı ve konu ICAO (International Civil Aviation Organization) tarafından ele alındı. ICAO 1983 yılında “Technical Instruction for the Safety Transport of Dangerous Goods by Air” adı altında bir kurallar dizisi yayınladı ve bu kurallar dünyadaki birçok ülke tarafından kabul gördü.
Birleşmiş Milletler Daimi Komitesi
Kara, demiryolu, denizyolu ve havayoluyla taşımacılıkta kullanılan yönetmelikler, birbirlerinden bağımsız olduğu için aralarında fazla benzerlik yoktu ve taşımacılığın bir çok sistemi (kara, deniz, vs.) bir araya getirdiği durumlarda çelişkiler yaşanmaya başlandı.
Bu olasılığı daha önceden gören Birleşmiş Milletlerin ECOSOC (United Nations Economic and Social Council) gurubu daha 1954 yılında bir komite kurulup soruna çözüm bulunmasını ortaya atmıştı. Günümüzde COE (Committee of Expert on The Transport of Dangerous Goods) olarak anılan bu komite bir dizi önerileri içeren “The Recommendations on the Safe Transport of Dangerous Goods” isimli kurallar yayınladı. Bu öneriler kitapçığı “Orange Book” olarak da bilinmektedir. Gelişmelere bağlı olarak sürekli yeniden değerlendirilen kitabın halen 15. versiyonu kullanılmaktadır.
Bu tavsiyeler, taşıma yoluna bağlı olarak değişen riskler çerçevesinde kısmen veya tamamen uygulamaya alınmaktadır. Yukarıda sözü edilen yönetmelikler aşağıdaki tabloda özetlenmiştir.
Sonuç: Makalenin “Giriş” bölümünde de belirtildiği gibi tehlikeli maddelerin taşınmasını düzenleyen sistemler, dinamik bir yapıya sahip olup yeni bulgular çerçevesinde sürekli değişmektedir. Lojistik alanında faaliyet gösteren kişi veya kuruluşlar bu sistemleri devamlı takip ederek gelişmelerden haberdar olmak zorundadır. Örneğin “safety adviser – güvenlik danışmanı” önümüzdeki dönemde kuruluşların faaliyetlerinde hem sorumlu hem de faaliyetleri yönlendirecek konumda bir mevkiye sahip olacaktır. Ülkemizde ADR’nin 1 Ocak 2010 tarihinden itibaren yürürlüğe gireceği düşünüldüğünde aslında çok da fazla bir zaman kalmadığını ve hızla bu sisteme uyum sağlamak için gerekli çalışmaları yapmak zorunda olduğumuzu görürüz.