“Kurumsal ve Sosyal Sorumluluk”
EFQM Avrupa Kalite Yönetimi Vakfı tarafından yirmi yılı aşkın bir süredir yönetim aracı olarak kullanılan mükemmellik modeli ülkemizde de uygulanıyor. Bu model, KalDer’in öncülüğü ve rehberliğinde sektör ve büyüklük farkı gözetmeksizin her kurum ve kuruluş tarafından uygulanabiliyor. Mükemmellik modelinin 2010 yılında değişikliğe uğrayan yeni düzenlemesinde önemli açılımlardan birisi olarak “sürdürülebilirlik” kavramı da modele katıldı. “Sürdürülebilir bir gelecek için sorumluluk alma” mükemmelliğin temel kavramları arasında yer aldı. Kavram tanımlanırken mükemmel kuruluşların kültürlerinin özünü; etik anlayış, açıkça tanımlanmış değerler ve kurumsal davranışa ilişkin yüksek standartlar oluşturur denilmektedir. Kuruluşun, vizyonu ile başlayan, etik kurallar ve kurumsal davranışlarda, kurumun geleceğine ilişkin sağlam temeller atılması öngörülmektedir. Toplumla yararlı ilişkiler ekonomi, doğal çevre ve toplum açısından sürdürülebilirlik dengeleri değerlendirilmektedir. Çalışmaların, ürünlerin ve hizmetlerin kamu sağlığına, güvenliğine ve çevreye etkilerine özen gösterilmesi aranmaktadır. Çalışanlar için sağlıklı ve güvenli ortamlar yaratılması ve çalışanların da yüksek etik standartta davranması beklenmektedir. Paydaşlarına ve topluma karşı saydam, hesap verebilir olmanın ötesinde, daha net yaklaşımlar beklenmektedir. Kısa vadeli kazançlar yerine, uzun vadeli ve sürdürülebilen rekabet gücü aranmaktadır. Yalnızca kurumun değil, çalışanların ve diğer paydaşların topluma katkının içinde yer almaları istenmektedir.
Mükemmel kuruluş tanımındaki bu değişim son yılların küresel gelişmelerini dikkate aldığımızda doğru ve yerinde bir düzenleme olmuştur. Küresel ısınma ile tanıştık. Çevre kavramının yöresel boyutların çok ötesinde bir etki alanını kavradığını gözlemledik ve halen de bunu yaşıyoruz. 2008 yılında başlayan küresel kriz, saydamlık, hesap verebilirlik, etik olma kavramlarının kurum değerleri olarak var olmalarının ülke ve uluslararası düzeydeki önemlerini hatırlattı. Daha sıkı kurallar ve koruyucu düzenleme talepleri toplumda arttı. Pek çok ünlü kuruluş ve hatta CEO’ ların davranışları dünyayı şaşırttı. Başarı artık sürdürülebilirlik ile kullanılan bir kavram ile bütünleşti: “Sürdürülebilir Başarı.” Sürdürülebilir başarının ortak noktalarına baktığımızda;
Çevreye duyarlılık, geri dönüşüme önem verme, yenilenebilir kaynak kullanımı, çalışanları ve tedarikçileri ile bütünselleştirilmiş bir çevre politikası, *Etik kurallara uyan, kurumsal davranışları dengeli ve sağlam temellere dayandırılmış kuruluş olmak, *Toplumsal değerlerin ve sosyal çevrenin standartlarının yükseltilmesine katkı vermek, *Yaratıcı ve yenilikçi ortamların gelişmesine olanak veren katılımcı ve paylaşımcı yönetim anlayışını uygulamak, olarak özetleyebiliriz. Peter DRUCKER “Sürdürülebilir başarının temelinde denge vardır” demektedir. Prof. Michael PORTER’ın da dediği gibi “Bir şirketin hedefi yapılan yatırıma makul ve sürdürülebilir gelir elde etmektir. Stratejik düşüncede sürdürülebilirlik teması önemlidir.”
Kurumsal ve Sosyal Sorumluluk (KSS) kavramını bir kurum veya kuruluşun gerek kendi bünyesindeki, gerekse işletme dışındaki paydaşlara karşı, sorumluluk bilinci ve etik anlayışı çerçevesinde davranış ve paylaşımları olarak tanımlayabiliriz. Osmanlılar da Vakıf yönetimini anımsatan yeni bir yaklaşım. Pek çok aile kuruluşumuzun günümüzde de vakıf kurarak KSS çalışmalarını yürüttüklerini görmekteyiz. KSS kurum ve kuruluşların sürdürülebilirliğine katkıda bulunan, rekabet gücünü arttıran önemli bir araç olarak işlev görüyor. Philip KOTLER, Nancy LEE ile beraber hazırladığı “Corporate Social Responsibility” adlı kitabında “Ürün ve hizmetlerinizi büyük iddia ve sloganlarla satmaya çalışmanın devri geçti. Tüketicilerin sayısız seçenek arasından sizin markanızı tercih etmesi için çok iyi bir neden yaratmanız gerekiyor artık.” diyerek konunun önemini vurgulamaktadır. Bazı büyük kuruluşlarımızın yanı sıra birçok STK da başarılı örneklerini gördüğümüz projeler üretiyorlar. Turkcell’in “Kardelenler”, Koç Grubu’ nun “Meslek Lisesi Memleket Meselesi”, Hayrettin KARACA önderliğindeki TEMA, merhum Türkan SAYLAN’ın Çağdaş Yaşama Derneği ‘nin projeleri hemen aklımıza ilk gelenler. Diğer yandan Sabancı Grubu’nun kuruluşu YAKSA yıllardır Türk eğitim sistemine eserler katıyor. Eczacıbaşı Ailesi İstanbul Kültür Sanat Vakfı ile kültür hayatımıza katkıda bulunuyor. Koç Ailesi önderliğinde kurulan Türk Eğitim Vakfı binlerce gencimizin eğitimine olanak sağladı. Bunlar kalıcı ve uzun soluklu güzel örneklerdir. Sosyal sorumluluk bunların yanı sıra, kalıcılık algısını kuvvetlendirmektedir. KSS kısa vade de bir markayı desteklemek amaçlı “sponsorluk” tan, uzun vadede kalıcı olma ve sosyal anlayışa yakınlığı ile ayrılmaktadır. KSS artık çeşitli organizasyonlar ile yapılanmasını oluşturmaktadır. Bu alanda başarılı iki STK örneği “Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği” ve “Sürdürülebilir Kalkınma Derneği” dir .
Küresel İlkeler Sözleşmesi
Küresel İlkeler Sözleşmesi’nin resmi yürütücüsü UNDP’ dir. Bu, Kurumsal Sosyal Sorumluluk kavramının da çatı modelidir. 2007 yılında KalDer ve Koç topluluğu BM eski Genel Sekreteri Kofi Annan’ın katıldığı organizasyonda UNDP ile Türkiye’ de büyük bir atılımı gerçekleştirdi ve yaklaşık 70 kuruluş Küresel ilkeler Sözleşmesine imza koydu. KalDer daha sonra “Yönetim Kadının Hakkıdır.” açılımı ile Sözleşmenin önemli bir başlığını yürütmeye açtı. Birleşmiş Milletler “Küresel İlkeler Sözleşmesi” bünyesinde 10 madde de toplanan bu kurallar, 4 ana başlıkta gruplanmaktadır. “İnsan Hakları”, “Çalışma Koşulları”, “Çevre ve Yolsuzlukla Mücadele”.
Her kural evrensel bir soruna işaret etmektedir. UNDP 2008 yılında ise Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Değerlendirme Raporunu açıkladı. Bu rapordan bazı ilginç verileri paylaşmak isterim. Kuruluşları “Kurumsal Sosyal Sorumluluk” alanına yönlendirmede etkili olan insiyatifler arasında; EMAS(l), SA 8000(0.968), EFQM(0.935) ve Global Compact(0.871) puanla sıralanıyorlar. EFQM uygulamasını ülkemizde yürüten Kalder’in bu konuda ne kadar etkin ve önemli bir rol oynadığı görülmektedir. Ayrıca raporun 16. sayfasında “Küresel İlkeler Sözleşmesi” ve “Sürdürülebilirlik” kavramlarının tanıtım ve yaygınlaştırılmasında KalDer’in olumlu katkıları vurgulanmaktadır. 2009 yılındaki “Kalite Kongresi” teması da sürdürülebilirlik üzerine olmuştur. Raporun bir diğer bilgisi basında yer alma içerikleri ve dağılımıdır. KSS en fazla eğitim haberleri %37.7 ile basında yer almıştır. İkinci sırayı ise çevre haberleri %18.2 ve üçüncü sırayı da % 12.3 ile sağlık haberleri almıştır. Sosyal sorumluluğun kurumlarımız uygulamasındaki yayılım ve öncelikler eğitim, çevre, sağlık olarak belirlenmektedir. KSS haberlerine ise sayfalarında en fazla yer veren bir ekonomi gazetesi olan DÜNYA gazetesi olmuştur. Daha sonra bunu, HÜRRİYET ve SABAH gazeteleri izlemektedir. Medyanın bu süreçte daha fazla yer alması beklenmektedir. EFQM modelinin “Sürdürülebilir Bir Gelecek İçin Sorumluluk Alma “başlıklı temel kavramı ile “Kurumsal Sosyal Sorumluluk” ve “Küresel İlkeler Sözleşmesi” ilişkisi üzerinde durduğum yazımda, üç kavramın ortak noktası olan “SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK” ilkesinin önemini sanırım bir kez daha fark ettik. Sürdürülebilir bir gelecek için sorumluluk almak her kalite gönüllüsünün görevi olmalıdır.