Taptaze bir şirket, upuzun geçmişe sahip bir ekip ve karşınızda Simurg Fine Art Lojistik ve Danışmanlık. Burak ve Ceren arkadaşlarımız, şüphesiz hepimizin bakmaktan keyif aldığı sanat eserlerini ve antik değerleri taşıma konusunda uzmanlaşmış Simurg Fine Art Lojistik ve Danışmanlık Genel Müdürü Gürsel Doğanay ve ekibi ile Beşiktaş’taki çalışma ofislerinde buluştu. Sanatın hemen her alanında olduğu gibi keyifli bir de röportaj ortaya çıktı. Biz de lafı fazla uzatmadan sizleri bu sıra dışı ve ilgi çekici röportajla baş başa bırakalım.
Firmanızın Kuruluşunu bize kısaca anlatır mısınız?
Firmamız; Simurg Fine Art Lojistik ve Danışmanlık Tic. Ltd. Şti. 2013 yılının Mart ayında kurulmuştur ama şahsım ve ekibimin bu sektördeki geçmişi 27 yıla dayanır. Ben bir başka firmada bu işi yaparken daha sonra kendi firmamızı kurmaya karar verdik ve kurduk.
Tarihi Eser Taşımacılığı ve Sanat Eseri Taşımacılığı arasında bir fark var mı?
Tabi ki var. Sanat eseri dediğiniz zaman bugün üretilen iş –modern sanat eseri- olarak geçer, 100 yıl veya üzerindeyse antika olarak geçer, müzelik değeri varsa tarihi eser olarak adlandırılır. Hepsi özel teknikler uygulayarak taşıma yapmayı gerektirir. Tablodan örnek vermek gerekirse, günümüzde yapılmış bir yağlı boya tablosunda boya kurumadığı, çatlaklar oluşmadığı ve dökülme riski olmadığı için; 350-400 yıllık bir tabloyu paketlerken ki kullandığınız malzemelerden daha farklı bir malzeme kullanırsınız. Tarihi bir tabloyu paketlerken o tabloda çok fazla boya çatlağı olduğu için vibrasyondan, sarsıntıdan ve benzeri şeylerden dökülmeler yaşanacağı için uçakta yükleme yönüne varıncaya kadar dikkat etmeniz lazım. Onlar için özel “su kontrası” sandıklar yapılır. İçerisine yüksek densiteli süngerlerden yuvalar yapılır. Asitsiz kâğıt ve tyvek dediğimiz malzeme ile paketlenir. Çünkü o tabloların çerçeveleri de tarihi eserdir genelde de alçı kabartma oyma figürler vardır. O eseri çok daha fazla özen göstererek korumak zorundasınız; aksi halde yolculuk sırasında bile hasar görmesi mümkün olabilir. Modern Sanat Eseri ve Tarihi Eser arasında ciddi farklar vardır çünkü tarihi eserler çok daha fazla yıpranmıştır. Neticede bunlar zamanında kullanılan eşyalardı. Örneğin Topkapı Sarayı’ndaki bir ahşap tahttan bahsedersek; insanlar bu tahtı zamanında kullanmışlar ama şimdi yapılan tahtların çoğu sadece dekoratif amaçlı kullanılıyor. Dolayısıyla bugün yapılanlar çok daha iyi durumdalar.
Tarihi eser taşınırken nasıl yöntemler uygulanıyor? Belirli bir standardı var mı? Aşamaları nelerdir?
Bu derya gibi bir konu. Binlerce farklı eser var ve binlerce farklı esere binlerce farklı uygulama yapmak zorundasınız. Bu neye benziyor biliyor musunuz? İnsana. Hepimizin özellikleri farklı, omuz genişliği, kol boyu, ayak numarası… Yani tarihi eser paketlemesi ve sandıklama işi her esere göre değişir. Dolayısıyla teknikte her esere göre değişir. Örneğin, Burdur Arkeoloji Müzesi’nde 2700 kilo ağırlığında Dans Eden Kızlar frizi var(Fotoğraf 1.1). Bu eser için yapacağınız sandığın ona göre bir mukavemeti olması lazım. Kanuni Sultan Süleyman’ın kılıcı için farklı bir paketleme yaparsınız, kaftanı için bir başka paketleme yaparsınız. Mesela kaftan için; özel çekmeceler yapılır(bildiğiniz çekmece gibi değil) bir kutudur bu. Onların içerisine yerleştirilir. Zaten müzelerde katlanarak saklandığı için kat yerlerinde ciddi bir ezilme, iz olmuştur. Asitsiz kâğıtlarla oradaki baskıyı azaltmak için tamponlar yaparsınız. Tyvek dediğimiz malzemelerle yapılan kuşaklarla içindeki kaplama malzemesini sabitlersiniz, kapağını kapatırsınız ve üç-beş kaftanı bu şekilde bir sandığın içine koyarsınız. Tarihi eser taşımacılığı ile ilgili dikkat edilmesi gereken şeyler önce keşif ile başlar. Eserler müze uzmanları ile birlikte titizlikle incelenmeli, fotoğraflanmalı, boyutları ve ağırlıkları tespit edilmelidir. Özellikle hacim olarak büyük ve ağır eserlerde, ağırlık hesaplamaları çok önemli bir husustur. Bu çalışmalar sırasında, eserlerin kondisyonu incelenmeli, müze uzmanlarından eserlerin hassasiyetleri ile ilgili bilgi ve önerileri alınmalıdır. Keşif aşaması biter taşıma öncesi planlama, tasarım ve üretim aşaması gelir. Taşıması yapılacak eserlerin, hangi malzemeler ile nasıl paketleneceği, birbirleri ile nasıl kombine edileceği ve paketlenmiş eserlerin hangi sandıklara ve ne şekilde konulacağı bu aşamada tasarlanmalı, ayrıca bir iş programı oluşturulmalıdır. Kutu yapımında kullanılacak malzemenin neme dayanıklı ve darbe absorbe edici özellikleri olmalıdır. Kapaline ve Kapamount cinsi malzemeler kullanılmalıdır. Kutu içlerinde kullanılacak, destek ve yuva yapılacak malzemenin ise çok yumuşak ve çok sert olmaması homojen özellikli olması gereklidir.
Ağır eserler ise üzerine yerleştirildikleri palet veya içlerine konuldukları sandıklarda hareket etmeyecek şekilde sabitlenmelidir. Bu sabitlenmeler; polietilen köpük levha tamponlu ahşap kadranlar veya gerdirme mekanizmalı geniş yüzeyli bağlama kayışlar ile yapılmalıdır. Sandıkların yapımında mutlak surette “su kontrası” denilen kontralar kullanılmalıdır. Sandıklarda kontra dışında kullanılacak ahşap malzemelerin sağlam, nem emmeyen, suya dayanıklı ve yeterli sertlikte olması gerekir. Sonrasında paketleme aşaması gelir. Eserler çıplak elle tutulmamalı; koton ve asitsiz eldivenler kullanılmalıdır. İlk koruma paketleme malzemesinin asitsiz kâğıt olması gerekmektedir. Daha dayanıklı malzeme kullanılması gereken durumlarda tyvek, polietilen film ve polietilen türevi malzemeler kullanılmalıdır. Paketleme aşaması biter iş ‘Yükleme, taşıma, paletleme ve gözetim’ aşamasına gelir. Eser sandıkları ağırlıklarına ve bulundukları müzelerin fiziki şartlarına göre; insan gücü, transpalet, forklift veya vinç yardımı ile izolasyonlu yumuşak süspansiyonlu, kapalı kasa araçlara yüklenmeli ve hareket edemeyecekleri şekilde, mekanizmalı spanzetler ile sabitlenmelidir. Tüm işlemleri biten paletler; ilgili havayoluna ait ambarlar içerisinde oluşturulacak; güvenli ve kamera denetimli bir bölüme alınmalıdır. Bu bölgenin yoğun araç geçişinden arındırılmış olması gerekmektedir. Paletlerin uçağa yükleme işlemleri de firma uzmanları tarafından takip edilmeli, yükleyici personel gerektiği şekilde ikaz edilerek, yükleme işlemlerinin azami dikkat gösterilerek yapılması sağlanmalıdır.
Taşıma esnasında sıkıntı yaşıyor musunuz?
Tabi ki çok oluyor. Bürokrasi baştaki sıkıntı. Tarihi eserler savaşlardan, doğal afetlerden dolayı zaten hasar almış oluyor sonra da yıllar boyunca toprak altında kalıyor. Çıkartılırken de hasar gördüğü oluyor. Düşünün 1000’li yıllardan bahsediyoruz dolayısıyla öyle bir eseri tekrar zarar vermeden alıp Amerika’ya götürüp geri getirmek zaten çok sıkıntılı bir iş. Mesela Topkapı Sarayı’nda duvar kalınlıkları 80-90 cm, kurşun çatılar var. İçeride zamanında iklimlendirme yoktu, örnek veriyorum; eser kışın -1, yazın +25 dereceye, %65’te nem oranına alışmış. Bir eseri doğal ortamından çıkartmak ona zarar verir ama çıkıyor. Yani her aşaması zor, her işin farklı uygulamaları var işin özü bu.
Eserlerin taşınma sonrası montaj kısmı ile ilgileniyor musunuz? Hepsine aynı işlem mi uygulanıyor?
İsterlerse evet. Eserlerin kurulumuyla ilgili bizden bir talepte bulunurlarsa elimizden geldiğince yapıyoruz. Hepsine ayrı özen göstermelisiniz mesela resimlerde Tuvalin arkasına bakıyorsunuz yama var mı yok mu, boya da ciddi çatlaklar varsa fazla sallanmada dahi boya parçaları düşebilir ona göre dikkat etmek lazım.
Bugüne kadar sizi en çok zorlayan eser hangisiydi?
Hepsi ciddi anlamda zorladı çünkü hepsinin farklı zorlukları var. Bir kere keşfi zaten 2-3 ay sürüyor. Örnek vermem gerekirse, Topkapı Sarayı’ndaki altın taht baya bir sıkıntılıydı. Çift sandık sistemi uyguladık fakat müzenin içerisine forklift ya da vinç girmiyor. Sandığın ağırlığı 1 ton oldu, onu insan gücü ile kaldırmak zorundasınız, o çok sıkıntılı bir eserdi. Onun dışında Çanakkale’de yeni yapılan Troia Müzesine çok önemli iki tane lahit taşıdık. Bir tanesi Troia kralının kızının tanrıya kurban ediliş sahnesi, diğeri ise boyalı Pers lahdiydi. Bunlardan bir tanesinin ağırlığı 9 ton. Lahitleri kaldırabilmek için özel portallar yapıldı. Yani işimizde her şey var.
Şirket içinde verdiğiniz eğitimler var mı?
Bizim eğitimimiz sahadadır. Usta çırak ilişkisi vardır. Yeni katılan arkadaşlar olur, yeni katılanlar eski ustalardan işi öğrenmeye başlar. Onlara sorumluluk verilirken seviyelerine göre sorumluluk verilir. Yeni katılan biri eseri tutamaz önce malzemeyi kesmeyi öğrenir, yardım etmeyi öğrenir, işin belirli bir okulu yok temel kuralları vardır. Tecrübe ile öğrenilen bir meslek. Sanat aslında. Bizim “We Move the Cultures” diye kullandığımız bir sloganımız var ama benim bir sloganım daha var “sanat eseri taşımakta bir sanattır.”
Öğrencilere tavsiyeleriniz nelerdir?
İşinizi severek yapın ya da sevdiğiniz işi yapın her ne yapıyorsanız yapın ama ya herkesin yaptığının en iyisini yapın ya da hiç kimsenin yapmadığını yapın. Hayat her geçen gün daha da zorlaşıyor. Yaptığınız hiçbir şey her zaman yeterli değildir. Fark yaratmak durumundasınız ve hakikaten çok çalışmak gerekiyor. Kuş konduğu dalın kırılmasından korkmaz çünkü güvendiği dal değil kendi kanatlarıdır. Kendi kanatlarınıza güveneceksiniz ve uçacaksınız.