Lojistik sektöründe uzun yıllar çalışmış biri olarak sektörü değerlendirebilir misiniz?
Türkiye’de bu sektör çok büyük gelişim gösterdi. Bizler bu mesleğe başladığımız zaman bu işin ne okulu ne de şekli vardı, deneme-yanılma metoduyla çalışılıyordu. 98’1erin başında lojistik kavramının ilk defa Türkiye’ye gelişiyle sektörde yeni atılımlar oldu. Türk gümrük mevzuatı da sektörün gelişimini engelliyordu. Bu işe ilk başladığımızda antrepo, limanlar devlet kontrolündeydi. Son yıllarda yapılan özelleştirmelerle birlikte özel antrepolar, özel limanlar açıldı. Dış Ticaret çok hızlı büyüdü. Türkiye’de Özal’dan sonra ihracat açılmaya başladı. Fazla dış ticaret hacmi yoktu buna paralel kısıtlı ithalat vardı. Esas büyük gelişme son on yıldır var. Daha yapılacak çok iş var.
İş geliştirmede önünüze çıkan bürokratik engeller nelerdir? Bunlarla nasıl başa çıkıyorsunuz?
Gelişmiş ülkelerle karşılaştırdığımız da Türkiye’de bürokrasi çok fazla. Uzak Doğu, Amerika gibi ülkelere göre gümrükleme işlemleri çok yavaş. Ne kadar özelleştirme yapılsa da, limanların kapasitesi yetersiz. Teknoloji çok hızlı gelişiyor. Özellikle konteyner taşımacılığı artmaya başladı ve gemi kapasiteleri de arttı fakat bunları elleçleyecek teknoloji ve kapasite yok. Karayolunda yeni bir kanun çıkarttılar. Avrupa Birliği’nin hiçbir ülkesinde böyle bir uygulama yok. Sektörü denetlemek için yapılsa da fayda sağlamadı. Bugünün ekonomik dünyasında rekabet artmış, her şey serbestleşmiş, kontrol engelleyici düzenlemelerle yapılmamalı.
Sektörde rekabet ortamı nasıl? Rekabete ayak uydurmak için neler yapılmalı?
Rekabet çok fazla ve Türkiye bu rekabete uygun şekilde yapılanmaya çalışıyor ama o kapasiteye yakalayabilecek büyük sermayeli şirketler yok, bu yapılanma daha çok küçük ölçekli aile şirketleri şeklinde gelişti. Rekabet ortamı daha esnek oluyor ve yerli sermayenin korunması sağlanıyor. Portekiz, Yunanistan’da da bu böyle. Böyle de olmalı. Onları yok edici bir model bu sektörü tamamen yabancıların eline teslim etmemiz demektir. Bankacılıkta yaptığımız hatayı lojistikte yapmamalıyız. Batı’da DHL’i görüyoruz bizde de olsun istiyoruz ama olamaz. Öyle bir sermaye birikimimiz yok.
Türkiye’nin ihracatında tekstilin yeri fazla. İhracat dengesi gelecekte nasıl değişir?
Türkiye’nin ihracatında tekstilin payı gittikçe düşüyor. Türkiye yan sanayiye kaymaya başladı. Avrupa Birliği ülkelerinde pahalıya gelen, Çin’de de o kaliteyi tutturamadıkları için ayrı bir üs gibi oldu. Otomotiv, beyaz eşya, yan sanayi, kauçuk, kimyasal maddeler ihracatta payını arttırdı. insan emeğine dayalı olduğu ve maliyelerle rekabet edemedikleri için tekstilde siparişler düşüyor. Özellikle hazır giyimde çok ciddi kayıplara uğramaktayız. Hazır giyimden çok, entegre üretim önemli hale geldi. Seri üretim yapabilecek şirketler ayakta.
Lojistikte inovasyon çalışmalarına ihtiyaç duyulan kısımlar nelerdir? Nasıl uygulanmalı?
İnovasyona açık alan çok fazla. Öncelikle bilgi işlem, haberleşme, operasyon süreçlerinde iyileştirmeleri sayabiliriz. Sadece son model kamyonun olması bir şey ifade etmiyor. Bunları yapabilecek güç ise, inovasyonda önemli yeri olan insan faktörü. Çalışanları çok iyi yönlendirip, onlara destek vermek gerekir. İyi bir lojistik firmasında en başta iyi bir insan kaynağı , bilgi işlem ve haberleşme yapısının son derece donanımlı olması lazım. Amerika neden daha çok kazanıyor? Her şeylerini elektronik ortama taşımışlar. Biz burada devamlı evrak üretiyoruz, hala manuel ürünlerle uğraşıyoruz. Bunlar zaman kaybı. Zaman da nakit demektir. Biz bunları yapamayacak bir ülke değiliz. Onlardan daha genç bir nüfusa sahibiz. Sadece özel sektörle olacak bir J gelişme değil, kamu sektörünün de paralel gelişmesi lazım.
UTİKAD’ın bir dönem önceki yönetim kurulu başkanıydınız. Size kattıkları ve sizin sektöre kazandırdıklarınız nelerdir?
Ben bunu avantaj olarak görmek istemem. UTİKAD’ta daha kurumsal bir yapı var. Bana ne kattığından çok, bizim sektöre ne kattığımız önemli. Dernekte, 6 senenin 4 senesinde başkanlığım oldu. Bu dönemde de yeni başkana yardımcı olarak duruyorum. FIATA’dan alınmış bir modeldir. Geçmiş dönem başkanı mevcut başkana bir dönem refakat eder. Türkiye’de lojistik kavramının anlaşılmasını sağladık. Batı’daki normları takip ettik. Devlete, lojistiğin daha itibarlı bir sektör olduğunu anlattık, özellikle Ulaştırma Bakanlığı’na çünkü bakanlığın gözünde sadece kara taşımacılığı vardı, diğer modların pek önemi yoktu. En azından bu zihniyet değişti. Yeni atılımlar, projeler var. Bunlar için sermaye lazım. Bu kadar borçlu bir ülkede hükümetin de para harcama lüksü yok. Gönül ister ki bunlar tüketime yönelik yatırımdan çok, üretim ve istihdama yönelik olsun. Lojistiğin üzerinde bu yüzden çok duruluyor. Avrupa’da alt yapı, coğrafi konum ve genç nüfusuyla buna en uygun ülke Türkiye. UTİKAD bunu göstermeye çalıştı. Çalışmalarının devam etmesi ve derneğin demokratik yapısını koruması lazım.
Ayşe Nur Esin
GalataTaşımacılık
İş Geliştirme Koordinatörü
Röportaj
Tuğçe Şahin
Aliye Erkan