Lojistiğin Geleceği Teknolojide

Kategori: Sayı 19 | 0

Rekabet edebilir, sürdürülebilir ve verimli lojistik süreçlerin yolu artık teknolojiden geçiyor. Robotik sistemler, nesnelerin interneti, dijital zekâ, siber sistemler, veri analitiği, bulut teknolojisi, artırılmış gerçeklik gibi teknolojiler “yeni nesil lojistik ”in olmazsa olmazları.

Son yıllarda hızla gelişen teknoloji, birçok sektörü olduğu gibi lojistik sektörünü de değişime, dönüşüme ve gelişime zorluyor. Üretim sektörü, son 10 yılını “dördüncü endüstri devrimi” olarak tanımlanan endüstri 4.0’a uyum sağlamaya çalışmakla geçirdi. Bazı ülkeler bu konuda henüz emekleme aşamasında olsa da bazı ülkelerde endüstri 5.0 tartışılmaya başlandı. Dünya “karanlık fabrikalar ”a doğru yol alıyor. Karanlık fabrikaları ışıkların kapatıldığı, içeride insan olmayan, her şeyin endüstri 4.0 mantığıyla yürütüldüğü bir üretim sistemi olarak tanımlayabiliriz. Lojistik sektörü ise endüstri 4.0’a karanlık depolar, otonom taşıma ve depolama sistemleri, akıllı teslimat yöntemleri gibi teknolojilerle uyum sağlayama çalışıyor. Rekabet edebilir, sürdürülebilir ve verimli lojistik süreçlerin yolu artık teknolojiden geçiyor. Robotik sistemler, nesnelerin interneti, dijital zekâ, siber sistemler, veri analitiği, bulut teknolojisi, artırılmış gerçeklik gibi teknolojiler ise “lojistik 4.0”ın olmazsa olmazları.

Dijitalleşme Artık Bir Standart

Endüstri 4.0 ile birlikte gelen dijitalleşme eğilimi, lojistik sektöründen talep edilen hizmet türlerini de çeşitlendiriyor. Lojistik sektörünün, neredeyse diğer tüm üretim ve hizmet sektörleriyle yakın ilişki içinde olması, bu çeşitliliğe uyum sağlama zorunluluğunu da beraberinde getiriyor. Lojistik süreçlerinin dijitalleştirilmesi ise günümüzde bir standart haline geldi. Öte yandan teknolojinin günlük yaşantımızdaki hakimiyeti pandemi ile birlikte bir kat daha arttı, bu süreçte milyonlar online raflara yöneldi. Dijital dönüşüm, hiç olmadığı kadar günlük yaşamda hissedilir hale geldi. Bu yeni eğilimlere ayak uydurmak zorunda olan lojistik sektöründe dijitalleşme hızlandı.
Son yıllarda ortaya çıkan tüm bu zorunluluklar, lojistik şirketlerini aynı zamanda birer “teknoloji şirketi” olmaya teşvik etti. Sektörünün öncü şirketleri, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de artık Ar-Ge merkezleri olan, teknoloji üretip satan, yeni teknolojilerin önünü açmak için start-up yatırımları yapan komplike yapılar haline geldi.
Tüm bu değişimin ve yeni teknolojilerin lojistik sektörüne ve müşterilerine bazı riskler getirdiği de yadsınamaz bir gerçek. Bu risklerin başında “güvenlik” geliyor. Gerek bilgi güvenliği gerekse mal, hizmet ve can güvenliğine yönelik bu riskler, yine teknolojik yaklaşımlarla çözülmeye çalışılıyor.

Değişimi zamanında okuduk

Dinçer Lojistik olarak yenilikçi yaklaşımlarımızla bu değişimi zamanında okuyarak, teknolojiye ve dijitalleşmeye yatırım yaptık. Bu sayede bu süreçte müşterilerimize sunduğumuz hizmetin kalitesini artırırken diğer yandan da geleceğin lojistik dünyasının en önemli oyuncularından biri olma yolunda önemli adımlar attık. Sektörde fark yaratabilmenin ve geleceğin dünyasında da var olabilmenin dijitalleşme ve teknolojik dönüşüme adaptasyondan geçtiğine inanıyoruz. Sadece teknolojik donanım ve yazılımları kullanarak değil aynı zamanda bu imkanları, mevcut iş modellerine entegre ederek ve uçtan uca hizmet sağlayarak verimliliği arttırmanın önemli olduğunu düşünüyoruz. Teknolojiyi satın almanın yeterli olmadığının, dijital dönüşümün, aynı zamanda kültürel bir dönüşüm olduğunun bilincindeyiz. Depo, otomasyon, servisler, robotik uygulamalar, analiz süreçleri ve otonom teknolojilerdeki gelişmelerle lojistik sektörünün holistik bir bakış açısına ihtiyacı var.

Bir teknoloji şirketi gibi düşünüyoruz

Bu noktada artık sadece sektörün oyuncusu olarak değil aynı zamanda bir teknoloji şirketi gibi düşünerek hizmetleri geliştirmek önem taşıyor. Burada sadece teknolojiyi işe entegre etmekten değil, müşteri deneyiminden de bahsediyoruz. Bu köklü değişimi zamanında öngörerek teknolojik yatırımlara zamanında başlamamız, bize ve müşterilerimize çok önemli avantajlar sağlıyor.
Özellikle tüketicilerin yüksek kalite ve hız beklentileri, perakende firmalarını ve online market servislerini altyapılarını geliştirmeye yönelik çözüm arayışına itiyor. Buna bağlı olarak pazar yeri sistemlerinin gelişmesi ise lojistik sektörü özelinde ciddi bir iş hacmi yaratıyor. Dinçer Lojistik olarak bu dönüşümün gereklerine uygun yatırımlar yaptık; sebze – meyve ve soğuk zincir taşıma operasyonlarının gerektirdiği hız ve hassasiyetle, teknoloji destekli bölgesel depo yapılanmasını kurduk. Hem B2B hem de B2C hizmet sunan şirketlere önemli avantajlar sağlıyor ve geleneksel lojistik modeldeki süreleri kısaltarak aynı gün, hatta saatler içinde teslimat avantajı yaratıyoruz. Bu alandaki uzmanlığımız günbegün gelişiyor. Elbette global dijital trendleri de takip ediyor, bölgesel ve mini depo sistemlerimizde yeni trendlerden yararlanıyoruz.

Oyunun kurallarını yeniden yazıyoruz

Bunların yanı sıra Ar-Ge merkezimizde mobilizasyonu destekleyecek uygulamalar üzerinde kesintisiz çalışıyoruz. Dünyanın yükselen trendlerine paralel olarak farklı kullanıcı deneyimlerini tek platformda toplayan uygulamalar geliştiriyoruz.
Lojistik sektöründe oyunun kuralları yeniden yazılırken, Dinçer Lojistik olarak, sektörün geleceğinin bu yeni nesil teknoloji anlayışıyla kurgulanacağına inanıyoruz. Bu misyonla, yerli start-upları ekosisteme kazandırmaya çalışıyoruz. Özellikle ana iş kolumuz lojistik, tedarik zinciri, perakende sektörlerinin tamamını kapsayacak şekilde mobilite, yapay zeka, blockchain, iş zekası, Iot, endüstri 4.0 alanlarında yenilikçi çözümler sunan start-up kuruluşlarla iş birliklerine önem veriyoruz. Ürün ve hizmetlerini kendi süreçlerimize de dâhil ediyoruz.

İki önemli start up’a yatırım yaptık

Bu anlayışla, iki önemli start-up yatırımı gerçekleştirdik. Lojistik sektöründe dijital entegrasyonların kritik olduğu bilinci ve e-ticaretteki değişim hızının etkisiyle, lojistik operasyonlarında rota ve yük optimizasyonu ile verimliliği artırmayı hedefleyerek Optiyol’a ve Birleşmiş Milletler’in ‘2030 Sürdürülebilir Küresel Kalkınma Hedefleri’ kapsamında atıl ürünlerin geri kazanımını sağlayan bir teknoloji platformu olan Fazla Gıda’ya yatırım yaptık. Önümüzdeki dönemde de start-up kuruluşlarla iş birliklerimizi ve ekosistemi genişletmek amacıyla yatırımlarımızı sürdüreceğiz.

MUSTAFA DİNÇER