Lojistik kelimesi ilk olarak Yunan uygarlığındaki askeri alanda kullanılmaya başlanmış ve daha sonrada askeri alanda sık ve etkin bir kullanım ile günümüze kadar gelmiştir. Bu sebeple lojistiğin askeri bir terim olduğunu net bir şekilde ifade edebilir ve askeri açıdan neden önemli olduğunu da aşağıdaki örnek ile ortaya koyabiliriz.
30.000 kişilik bir ordu, binlerce km uzağa savaşmaya giderken acaba ne yer? Peki bu ordu ile savaşacak ordu, sadece onların yiyecek ve içeceklerinin olduğu yerleri ele geçirse ve savaşmasa, sizce savaş olabilir mi? Veya kazanan taraf kim olur? Lojistik yönetiminin uygulandığı tedarik zinciri içindeki hizmetler, dünya üzerinde tarih öncesi çağlardan beri yapılmaktadır. İnsanlık tarihi kadar eski bir terim olan lojistik Kartacalı General Hannibal’ın 30.000 kişilik ordusunu atlar ve fillerle Alpler üzerinden Fransa’dan İtalya’ya geçirmesi, askeri lojistiğin tarihçesinde önemli bir kilometre taşıdır. Askeri anlamda lojistik; “muharip unsurlara strateji ve taktiğe uygun ve gerekli olan ikmal maddeleri ile hizmet desteğini sağlamak için yapılan faaliyetler” anlamına gelmektedir. Bu kapsamda “orduların erzak ve mühimmat desteğinin düşünülerek hareket ettirilmesi sanatı” olarak öngörülmektedir.
Askeri lojistiğin geçmişte en çok iz bırakan ve adını duyuran olay ise şüphesiz 2.Dünya Savaşıdır.
O dönemde yüz milyona yakın nüfusa sahip Japonya’nın hammaddeye ihtiyacı vardı. Savaşın başlamasının asıl nedeni ise bir limandı. Bunu stratejik bakımdan önemli olan noktaların işgali takip etti. Yeni ulaştırma stratejileri ortaya çıktı. Savaş kıtalar arası olduğu için okyanus ötesi askeri çıkarmalar ön plandaydı. Bu çıkarmaların gerçekleştirilmesini sağlayan lojistik stratejiler ileri noktalarda çözüm üretiyorlardı. Ülkeler artık eski dönemlerde olduğu gibi savaş meydanındaki askerleri yok etmeyi hedeflemiyorlardı. Bunun yerine askerlerin gıda, cephane, elbise, sağlık malzemesi gibi bir askerin hayatta kalmasını sağlayan ihtiyaçlarını tedarik eden nakliye araçlarını ve ikmal hatlarını ele geçirip yok etmeyi hedefliyorlardı. Bu yeni görüş hem savaşları daha kısa süreli kılacak hem de saldıran taraflar için büyük bir avantaj sağlayacaktı ancak sadece askerleri yok etmekle kalmadı, milyonlarca sivil halkın hayatını kaybetmesine de neden oldu.
Teknolojinin ilerlemesi dolayısıyla silah sanayisinde yaşanan hızlı gelişme savaşı kazanmada tek başına kalabalık bir ordunun yeterli olmayacağını, aynı zamanda beraberinde ciddi bir lojistik sürecin uygulanması gerçeğini ortaya koymuştu. Ellerinde sadece birer tüfek olan 20.000 askerin savaşa gitmesi ile; bazuka, el bombası, zırhlı personel taşıyıcı, makineli tüfek gibi teçhizatı olan ve sadece 5.000 askeri güce sahip bir ordunun savaşa gitmesi ve kazanma olasılığı arasında ciddi bir fark vardır. Bir başka ifade ile lojistik; askeri harekâtın başarı ile sonuçlanabilmesi açısından hayati öneme sahip bir olgudur popülaritesini arttırmasının arkasında yatan gerçek ise küreselleşen günümüz dünyasında, sadece taşıma veya sadece depolama gibi lojistiğin herhangi bir alanının tek başına yeterli olmamaya başlamasıdır.
Ozan Yılmaz