Küresel Ticaretin Tarihi ve Gelişimi
Tarihteki en büyük imparatorluklar ticaret sayesinde zenginleşmiştir. Tarih boyunca her yeni süper güç kendi ticaret merkezlerini ve sistemlerini oluşturmaya çalışmıştır. Ancak eninde sonunda bu ticaret merkezleri bozulmuş ya da çökmüştür ama bazı merkezlerin bozulması ya da çökmesi çok uzun sürmüştür ve yıkılmaları için salgın hastalıklar ya da savaşlar gerekmiştir. Gelecekte olacaklar hakkında bir fikir sahibi olmak için geçmişimizi iyice anlamamız gerekiyor. İşte bu yüzden hadi ilk olarak Antik Roma İmparatorluğu hakkında konuşalım. Roma İmparatorluğu bütün Avrupa kıtasına ve Akdeniz etrafına yayılmıştı. Genel olarak buğday, keten, toprak çömlekler ve şarap ticareti yapmışlardı. O zamanlarda bile ticaretleri dolaylı yoldan Çin’e kadar uzanmaktaydı. Roma İmparatorluğu tam olarak bir ticaret imparatorluğu sayılmazdı, ama yaptıkları en başarılı iş Roma vatandaşlarını doyurmak için yarattıkları buğday dağıtımı sistemiydi. Roma imparatorluğunda üretilen buğdayların çoğu Nil Vadisinde üretiliyordu ve bu buğdaylar üretildikten sonra gemilere yüklenip Akdeniz’in öteki ucuna, Roma’ya gönderiliyordu. Bu sistem o kadar verimliydi ki, bazı tarihçilere göre Antik Roma şehri bir milyondan daha fazla nüfusa sahipti. Aynı nüfusa Londra şehri 18 yüzyıl sonra erişebilmişti. Roma İmparatorluğu barbar akınları yüzünden çöktükten sonra Avrupa kıtası stabil olmayan ve komşularıyla ticaret yapmayı pek sevmeyen ufak şehir devletlerine bölündü.
700 yıl sonra, 13. Yüzyılda başka bir imparatorluk gelip Roma İmparatorluğunun bıraktığı yerden ticareti devraldı. Moğollar. Biz Moğolları getirdiği yıkımlarla ve savaşa olan açlıklarıyla biliyoruz ve birazda haklıyız. Moğol kültürü aşırı militarist bir kültüre sahip. Ama aynı zamanda uzun mesafeli ticareti geliştirmek için gerekli olan barış ve düzeni kısa süreliğine de olsa sağlayabildiler. Tarihçiler bu dönemki Pax Mongolica olarak adlandırıyor. Çin’den Arabistan’a ve Avrupa’ya kadar uzanan yolu geliştirerek Asya ve Avrupa boyunca ticaret merkezlerini birbirine bağlamışlardı. Bu yol hepinizin de bildiği gibi İpek Yoluydu. Ama Roma İmparatorluğu gibi Moğol İmparatorluğu da çok uzun süre hayatta kalmak için fazla büyüktü. 1260 yılında imparatorluk birbirine düşman krallıklara bölündü. Aynı zamanda imparatorluk, ironik olarak ipek yolunun etkisiyle zayıflamıştı. Kervanlar ve ordular ipek yolundan seyahat ederek batıya giderken, kendileriyle beraber veba taşıyan pireleri de taşıyorlardı. Koronavirüs pandemisi dünya çapında çok yıkıcı oldu. Ama kara veba salgını tam bir felaketti. Avrupa’da ve Orta Doğuda mevcut nüfusun üçte biri ila yarısının ölümünden sorumluydu. Veba salgının da büyük etkisiyle, Pax Mongolica bitti ve küresel ticaret karanlık çağlara giriş yaptı.
Küreselleşme Nedir?
Son zamanlarda adını sıklıkça duyduğumuz küreselleşmenin aslında tam olarak bir tanımı bulunmamaktadır. En genel tanımla tanımlamak gerekirse küreselleşme; ülkeler arasındaki ekonomik, siyasi, sosyal ilişkilerin yaygınlaşması, gelişmesi ve dünya ekonomisinin tek bir ekonomik pazar haline gelmesi diyebiliriz. 1870’li yıllarda modern ekonomiyle dinamik olarak ortaya çıkan küreselleşme, 1960’larda çeşitli makale ve kitaplarda kendine yer bulmuş, 1980’li yıllarda hızla yayılmış ve nihayet 1990’lı yıllara gelindiğinde de akademik ve bilimsel çevrelerce kabul edilen ve yaygın olarak kullanılan bir terim haline gelmiştir.
Küreselleşmenin Başlaması
Moğol İmparatorluğunun tam olarak parçalanmasından sonra, yeni ticaret yolları oluşmaya başladı. Bu yeni ticaret yolları kıtalar arası birleşik bir ticaret sistemi olarak oluşmadı. Avrupa imparatorlukları Amerika, Afrika ve Asya ile ticaret yolları kurdu ancak ticaret genellikle baharat ve pamuklu tekstiller gibi özel ürünlerle sınırlıydı. Bu ticaret köle ticareti de dahil olmak üzere büyük ölçüde emperyal tekel ve sömürüye dayanıyordu ve askeri güç tarafından destekleniyordu. Avrupalılar bu ticarete “Üç Köşeli Ticaret” ya da “Üçgen Ticaret” adını vermişti ve ulaştırma ve haberleşme teknolojilerinin yetersizliği ticaretin gelişmesine engel oluyordu. Her şeyin gerçekten bir araya geldiği zaman 19. Yüzyıldı.
Küresel Ticaretin İlk Altın Çağı ve Çöküşü
Endüstriyel devrimle gelen yeni teknolojiler taşımayı daha hızlı ve ucuz yapmıştı. Demiryolları ve buharlı gemiler Amerikan tarlalarında yetişen ucuz buğdayı Avrupa’nın fırınlarına hızlıca ve ucuza taşıyabiliyordu. Telgrafın icadı ile iletişim de daha önce hiç olmadığı kadar kolay bir hale gelmişti. Demir çelik ve cam gibi mamul mallar, tıpkı sermaye gibi okyanusun karşısına taşındı ve bu ürünler ve sermaye demiryolları ve şehirlerin yapımında kullanıldı. Para birimleri Altın Standardı ile altına sabitlendi ve bu fiyatların tahmin edilebilir olmasını sağladı. Ticaretin ilk altın çağı 1880’lerden 1914’lere kadar sürdü. Bu sadece askerler tarafından güvenliği sağlanmış bir ticaret yolu değildi, bu küreselleşmeydi. O zamana kadar dünyanın sahip olduğu tek bir pazar anlayışına en yakın olanıydı. Bu sistemin çökmesi için başından birçok şey geçmesi gerekti. Ama eninde sonunda bu yaşandı. Birinci Dünya Savaşı ve getirdiği yıkım ve ardından gelen yıkıcı bir salgın olan İspanyol Gribi ve en sonunda gelen Büyük Buhran dönemi bu sistemin çökmesine sebep oldu. Sovyetler ve Türkiye gibi ülkeler kendi kendine yetme politikası gütmeye başladı. Amerika gibi demokrasinin ve kapitalizmin hüküm sürdüğü ticaret devletleri bile, geri çekilerek ülkelerini güçlü tarifelerle koruma altına almaya çalıştı. Altın Standardı çöktü ve ticaretin ilk altın çağ bitti. İkinci dünya savaşından sonra büyük demokrasiler zahmetle bu engellerden bazılarını kaldırmaya başladı. Ama küreselleşmenin ikinci dalgası 1990’lara kadar yükselişe geçmedi.
İkinci Küreselleşme Dalgası
Sovyetlerin yıkılması, Çin’in ülkesini uluslararası ticarete açması, dijitalleşme ve internet küresel tedarik zinciri kavramını devrimleştirdi. Finansal piyasalar özgürleştirildi. Asya kıtası, üretimin ve ticaretin yeni merkezi olarak yerini almaya başladı. Çin ipek yolunu yeniden yapmaya başladı. Büyük bir mal, hizmet, sermaye ve yeni bir fenomen olan dijital veri, elektronikten yazılıma ve yapay zekaya kadar her şeyi dünya çapında dolaşmaya başladı. Ancak sonra 2008 dünya ekonomik krizi geldi.
2008 krizinin kısa bir özeti
1929’da yaşanan Büyük Buhrandan sonraki en büyük ekonomik kriz olarak değerlendirilen 2008 Ekonomik Krizi, 2007 yılında ABD’de finansal kriz olarak başladı ve daha sonra diğer ülkeleri de etkisi altına alarak benzeri olmayan bir global finansal ve ekonomik krize dönüştü. Bazı ekonomistler tarafından Büyük Durgunluk olarak da adlandırılan 2008 Ekonomik Krizini hazırlayan koşullar ise oldukça karmaşık. Başta ABD olmak üzere Avrupa ve diğer gelişmiş ekonomilerde hane halkının aşırı borç yükü altına girmesi bu krizin en temel nedeni olarak gösteriliyor. Kriz, riskli ipotek kredileriyle bağlantılı finansal ürünlerin çoğalmasıyla tetiklendi. Kriz, bir dereceye kadar bankacılık faaliyetleri ve finansal piyasalarla bağlantılı riskleri artıran ve önde gelen ekonomik güçler arasında finansal dengesizliklere yol açan finansal küreselleşmeyi ciddi şekilde sorguladı.
Ardından popülizm ve küreselleşmeye karşı şüpheler meydana gelmeye başladı. 2008 krizinden sonraysa Trump yönetimi geldi.
Trump Yönetimi ve Ticaret Savaşları
Donald Trump yönetimi 6 Temmuz 2018 de Çin menşeli firmaları küresel tedarik zincirinden, teknoloji sektöründen,5G bağlantı hatlarından ve en sonunda da ABD’den çıkarmak için bir ticaret savaşı başlattı. Trump’ın küreselleşme karşıtı olduğu bilinen bir şey ve Çin’i ABD’den ve sonunda küresel ticaret ağından çıkarmak için birçok işe imza attı ve bir konuşmasında “Küreselliği Amerikancılıkla Değiştirmeliyiz” tabirini kullanarak izlediği politikayı özetlemiş oldu.
Sonuç
Donald Trump’ın seçimlerde Joe Biden’a kaybetmesinden sonra ABD’nin küreselleşme karşıtı politikalara devam edip etmeyeceği henüz bilinmiyor. Küreselleşmenin bize getirdiklerine baktığımızda, hayatımızdan çıktıktan sonra bizden çok şey götüreceği bir gerçek. Küreselleşme bize ucuz üretimi, gelişmiş ticareti ve tartışılabilir olsa da dünyadaki ülke sınırlarının şeffaflaşmasını getirdi ve halkları ve ülkeleri birbirine yakınlaştırdı. Koranavirüs pandemisinin getirdiği zorlukları ve devletlerin aldığı korumacı önlemleri göz önüne alırsak, “Küreselleşmenin sonu mu geliyor?” sorusu akıllarda canlanıyor. Bunu ise sadece zamanla görebiliriz. Yazımı AliBaba’nın kurucusu Jack Ma’nın bir sözüyle bitirmek istiyorum. “Bence küreselleşme durdurulamaz, kimse küreselleşmeyi durduramaz, hiç kimse ticareti durduramaz. Ticaret durursa, dünya durur.”
AHMET BAHADIR KANAR