Denizdeki Kötü Aktörler “Deniz Haydutları”

Kategori: Logistical, Sayı 11 | 0

Deniz Haydutları

Deniz taşımacılığı, yol aldığı istikamette ekonomiye sağladığı katkılarla birlikte dev bir sektör haline gelmiştir. Denizdeki bu talep, üç ana unsura bağlıdır; ülkelerin büyüme hızı, dünya ekonomisi ve ticareti, son olarak da harici olaylar.

Küreselleşen dünyada hem üreticiler hem de tüketiciler optimum çözümlerin sunulup, bu çözümler için olanak sağlanmasına odaklanmışlardır. Deniz taşımacılığı; tonaj kapasitesi, uygun maliyet, çevreye verilen zararın diğer taşıma türlerine oranla daha az olması ve “güvenli taşıma” özellikleriyle en çok tercih edilen taşıma modlarındandır. Bu taşıma modu, dünya üzerindeki birçok siyasi, mevsimsel ve de ekonomik olaylardan etkilenmiştir. Çevresel faktörlerin minimizasyonunun sağlanmasında en çok sıkıntı çekilen konuların başında “güvenli taşıma” gelmektedir. Özellikle seyir halindeyken yaşanan bu güvenlik probleminin en büyük aktörleri “Deniz Haydutları” dır.

Taşımacılıkta yüksek öneme sahip güzergahlarda bulunan bu deniz haydutları hem maddi hem de manevi olarak filolara ve taşımacılık şirketlerine zarar vermektedir. Bu yüzdendir ki; Asya-Avrupa hattında (Uzak Doğu Avrupa) çalışan gemiler Aden Körfezi’ndeki deniz haydutluğu olaylarından dolayı rota değiştirmek zorunda kalmaktadır. Transpasifik hattında (Uzak Doğu-Kuzey Amerika) büyük gemiler çalışmakta olup, bu hattaki yükün çoğu Çin limanlarına gitmektedir. Bazı büyük denizcilik şirketleri ise Mısır-Süveyş kanalı yerine Güney Afrika’daki Ümit Burnu’ndan geçmeyi tercih etmekte, bu da maliyetleri artırmaktadır. Aden Körfezi ve Somali sahillerinde yaşanan olaylar, bu ve buna benzer bölgelerde ki işsizlik, ücret düşüklüğü, iktisadi ve siyasi iktidarsızlık gibi konulara dikkat çekilmesinin gerekliliğini göstermektedir.

Deniz haydutluğunun cazip hale gelmesi, söz konusu bölgelerdeki güvenlik ve denetim yetersizliği ve haydutların yakalanıp yargılanmasındaki yasal eksikliklerden dolayı da çözülmesi zor olan bir başlık haline bürünmüştür. Gerek mürettebata gerek ise denizcilik şirketlerine olan zararları yadsınamayacak kadar çok lan haydutların fidye taleplerinin dışında yük ve gemi kaçırma suçlarını da işledikleri bilinmektedir. Gemi ve yüklerini sigortalattıran şirketler bu olayların vuku bulmasından dolayı sigorta primlerini, deniz haydutluğunun yoğun olduğu bölgelerde daha fazla miktarda ödemektedirler.

Deniz Haydutları

Uluslararası Denizcilik Bürosu’nun, Deniz Haydutluğu Merkezi verilerine göre, 1986’dan itibaren belirgin bir artış gözlemlenen deniz haydutluğu özellikle 2000’li yıllarda zirve noktasına ulaşmıştır. 2006 yılından bu yana ise en düşük seviyesine ulaştığını belirten, Uluslararası Denizcilik Bürosu Deniz Haydutluğu Olayları Rapor Etme Merkezi tedbiri elden bırakmamanın gerekliliğini vurgulamıştır. IMB’nin küresel verilerine göre, 2013’ün ilk 9 ayında deniz haydutları 10 gemiyi kaçırdı, 17’sine ateş açtı ve 140’ını işgal etti. Saldırıların 21’i ise engellendi. 2012 verilerine göre 2013’de vaka sayısında azalış kaydeden Somali haydutluğuna karşılık, Endonezya sularının daha fazla korunması gerektiği açıklanmıştır. Deniz haydutluğu olaylarının önlenmesi amacıyla; Denizde Seyir Güvenliğine Karşı Yasadışı Eylemlerin Önlenmesine Dair sözleşme (SUA), Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) Kararları ve Genelgeleri, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararları, Bölgesel İşbirliği Anlaşmaları yapılmıştır.

Türkiye’nin Uluslararası Mücadeleye Katkısı

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 92. maddesinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesi esasları düzenlenmiştir. Türkiye, BM Güvenlik Konseyi kararlarının Anayasa’nın aradığı meşrutiyeti sağladığını kabul ederek Somali kıyıları, Aden Körfezi ve Hint Okyanusunda haydutlukla mücadele için uluslararası kamuoyu girişimlerine katkı sağlamaya karar vermiştir. T.C. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın yayımlamış olduğu Deniz Haydutluğu ile Mücadele tanıtım kitapçığında; haydutların saldırıları nasıl gerçekleştirdikleri, acil durumlarda ulaşılabilecek yetkili kuruluşların irtibat numaraları, kısacası bu sürecin sorunsuz yönetilmesi için her adım güncel internet adreslerinin bulunduğu dipnotlarla itinayla açıklanmıştır.

Deniz Haydutluğu Bilgi Sistemi

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Denizcilik Müsteşarlığı’nın deniz haydutlarıyla mücadele için kurduğu sistemle bu soruna gerçekten destek vermiştir. Sistemde, acil durumlarda ulaşılabilecek kurum ve merkezlerin iletişim bilgileri, gemilere koruma hizmeti sağlayabilmesi için Denizcilik Müsteşarlığı duyuruları ve ulusal/uluslararası organizasyonlarca yayımlanan ve rehber niteliğinde olan bilgi ve belgelere de yer veriliyor. Sisteme, Denizcilik Müsteşarlığı’nın resmi internet sitesinden (www.denizcilik.gov.tr) giriş yapılarak, en az 96 saat önce doldurulan form aracılığıyla Denizcilik Müsteşarlığı’na ulaştırılan bilgilerin, Genel Kurmay Başkanlığı ile Dışişleri Bakanlığı’na bildirilmektedir.

Deniz Haydutları

Gemi geçiş bildirim formunun doldurulması gereken bölge kapsamı ise; Kuzey’de Süveyş Kanal girişi, Basra Körfezi’nde 23 K derece enlemi, Güney’de 15 derece G enlemi, Doğu’da 78 derece D boylamı olarak belirtilmiştir. Bu verilerden yola çıkarak, belirtilen bölgeden geçiş yapacak Türk bayraklı ve Türkiye bağlantılı ticaret gemilerinin geçişleri bölgedeki Fırkateyn gemileri ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Merkezi tarafından takip edilmeleri esas alınmıştır.

Deniz taşımacılığının var oluşundan beri süregelen deniz haydutluğu olayları için yapılması gereken öncelikle mürettebatın ve yetkili kişilerin konu hakkında bilgilendirilmeleri gerekmektedir. Ayrıca deniz haydutlarının yakalanması söz konusu olduğunda, suçluların hangi devletlerce elde tutulup, nasıl yargılanacakları gibi yasal çerçevedeki sorunların gereken düzenlemelerin yapılıp, uluslararası anlaşmalara uyulması gerekmektedir. Mağduriyetin açık olduğu, tarafların korunması yönündeki önlemlerin haricindeki “suçu işleyenlerin/diğer tarafın” es geçilmemesi gerekir. Haydutluk girişimlerinin yoğun olduğu bölgelerde, suç unsurunun düşüşe geçişini ancak bölgenin refah düzeyinin yükseltilip, asayişin sağlanmasına destekte bulunularak ulaşılabilir.

Bu sistematiğin, tüm sorumlularca etkin bir şekilde işletilmesi halinde bu tür vakaların uzun vadede azalmasını sağlayarak, bölge ve dünya barışına kayda değer katkılara zemin hazırlayacaktır.

Dilem DAL