İnsanlığın yerleşik hayata geçmesinden sonra meydana gelen temel ihtiyaçlarını karşılama olgusu, ilkel lojistik sistemleri geliştirmesine yol açmıştır. Zaman içerisinde devasa yapılar inşa etmek isteyen insanlar bu süreçte de benzer sistemleri kullanmıştır. Mısır piramitlerinin yapımı sırasında tonlarca ağırlıktaki taşların inşaat alanına taşınması ve inşaat süreci bu sistemlerin hayret uyandırıcı eserlerinden biridir.
Ancak bu sistemler bir kavram oluşturmaya yetmemiştir. Daha sonraları tarih sahnesine askeri bir gereksinim olarak çıkan lojistik kavramı; orduların uzun zaman dilimi içerisinde, kilometrelerce yol aldığı seferlerindeki ihtiyaçlarının karşılanması gerekliliği üzerine doğmuştur. Bu gereklilik ilk defa muntazam bir şekilde Büyük İskender tarafından giderilmiş, tarihin en uzun süren askeri seferini yapmıştır. Orduları Makedonya’nın kuzeyinden Hindistan’a kadar ulaşmış, sefer 11 yıl boyunca sürmüştür. İlerleyen süreçte benzer askeri lojistik sistemlerini Moğol İmparatorluğu ve Napolyon komutasındaki Fransız Ordusu da geliştirmiştir. Bu doğrultuda deniz lojistiği ise denizaşırı seferlerdeki benzer ihtiyaçların bir ürünüdür. Deniz lojistiğinin geçmişini ele almak istersek önce temel unsurları olan gemilerin ve limanların tarihine göz atmamız gerekir.
Geçmişi tarih öncesi çağlara dayanan ilk gemiler; bugünkü tanımından çok uzak, içleri doğal yollarla oyulmuş veya ilkel aletlerle şekillendirilmiş ağaç gövdelerinden oluşan basit tekneler şeklindeydi. Yok olan insan türlerinden bazıları kara kütleleri arasında seyahat etmek için bu tür tekneleri modern insandan çok daha önce kullandı. İlk çağın başlarında Akdeniz ve Asya’da, yelkenli gemilerin icadı ve bazı denizcilik teknolojilerinin ilerlemesi gemilerin gelişiminde çok önemli bir basamak oldu. Bu noktada gemi kavramı ile beraber gelişen limanlar; gemilerin barınmalarına, yük alıp boşaltmalarına, yolcu indirip bindirmelerine yarayan doğal veya yapay sığınaklar olarak tanımlanır.
İlk başlarda kullanılan doğal limanlar, uzun kıyı şeritlerinden veya sığ sahil kenarlarından oluşmaktaydı. Fakat sonraları bu doğal yapılar, büyüklüğü ve sayıları artan gemilerin ihtiyacını karşılayamadı. Bilinen en eski yapay liman, Mısır’da yaklaşık 4500 yıl önce yapıldı. Akdeniz ve Asya’da bir çok örneği bulunan bu antik yapıların çoğu doğal nedenlerden ötürü artık mevcut değil. Devam eden süreçte boyutlarının oldukça büyümesi ve birçok yeniliğin yapılmasına rağmen gemiler; hâlâ eskisi gibi yelkenin kullanılması ve küreklerin çekilmesiyle hareket ediyor, hâliyle tonaj miktarı belli bir seviyede kalıyordu. İnsan ve rüzgar gücü; çoğalan nüfusun, artan üretimin ve gelişen ticaretin taleplerini bir süre karşılasa da yeni kıtaların keşfi, sömürgecilik ve gerçekleşen sanayi devrimi gemilerin gelişimini kaçınılmaz kıldı. 18. yüzyılın sonlarında buharlı geminin icadı denizcilik alanında çok önemli bir diğer gelişme olmuştur. 20. yüzyılda buharlı gemiler yerini yavaş yavaş içten yanmalı motorlara bırakması ile gemiler günümüze kadar gelişti ve şu anki halini aldı.
Deniz lojistiğinin en önemli gelişmelerinden biri olan Hansa Birliği Avrupa’da 14. yüzyılda resmen kuruldu. 17. yüzyıla kadar faaliyetlerine devam eden birlik, çeşitli tüccar gruplarının karşılıklı çıkarlarını korumak için doğmuştur. Birlik üyeleri; ticaretlerini güvence altına almak için korsanlara ve haydutlara karşı önlemler almayı, güçlü ticaret üsleri ile tekeller oluşturmayı amaçlıyorlardı. Avrupa’da birçok olumsuz sebebin üst üste yaşanması birliğin 17. yüzyılda fiilen sona ermesine neden oldu. Bu süreçte askeri lojistik sistemleri 20. yüzyılın başlarına kadar varlığını sürdürmüştü ancak gelişen ekonomi, gerçekleşen ticari ilişkiler ve küreselleşme ile beraber yerini işletme lojistiğine bıraktı.
1950’li yıllardan sonra hızla gelişen işletme lojistiği, ilerleyen yıllarda çok boyutlu bir konsepte dönüştü ve bilimsel bir disiplin olarak irdelendi. Bu yıllarda deniz lojistiğinde çok önemli bir gelişme yaşandı. Konteyner taşımacılığının yoğunlaşmaya başladığı dönemde çok sayıda birbiri ile uyumsuz konteyner ölçüleri bir arada var olmaya çalışıyordu. Bu sorun ileride taşımacılığın vazgeçilmezi olacak konteynerlerin yoğun kullanımına engel olmaktaydı. Neyse ki yetkililerin bir araya gelmesi ile anlaşma sağlandı. 1968 ve 1970 yıllarında yürürlüğe giren kriterler konteyner taşımacılığını standartlaştırmıştır.
Günümüzde kargo taşımacılığının neredeyse tamamına yakını konteyner taşımacılığı ile yapılmaktadır. Konteyner taşımacılığının yük taşımacılığında ve ticari hayattaki değiştirici etkisi, toplam ticaret hacminin artmasına yol açarak gelişmeye olumlu yönde katkı sağlamıştır. Bunun yanı sıra konteyner ölçülerinin standartlaşması taşımacılık alanındaki araçların da standartlarının oturmasına yol açmıştır. Uluslararası Denizcilik Örgütü’ne (IMO) göre günümüzde dünya ticaretinin %80’inden fazlası deniz yolu ile gerçekleştirilmektedir. Tüm bu bulgulardan sonra anlaşılan, deniz lojistiğinin önemi gün geçtikçe artmaya devam edecek gibi görünmekte.
Furkan ÇİÇEK