Bugün Cebelitarık Boğazı olarak bilinen ve Akdeniz ile Atlas Okyanusu’nu birleştiren, Avrupa ile Afrika kıtalarını ayıran boğaza ismini veren kişinin Müslüman komutan Tarık bin Ziyad olduğunu biliyor muyuz?
Arapça ‘cebel’ “dağ” demektir ve ‘Cebel-i Tarık’ ise “Tarık Dağı” mânâsına gelmektedir. Tarık, İslam ordularıyla, milâdî-711 yılında, ordularını -bugün İspanya ve Portekiz ülkelerinin bulunduğu- İber Yarımadası’na geçirdikten sonra, ilk yaptığı iş, denizi geçmekte kullandıkları kendi gemilerini yaktırmak olmuştur. Bu müthiş kararın, dönüşü olmayan bir yolculuğa çıkıldığı’ mânâsına geldiği açıktır.
O kesin kararlılığa ve İspanya’da 1492’ye kadar Müslümanların, 780 yıl kadar yaşadığı ve Endülüs İslâm medeniyetinin başlangıcını oluşturan ve hala isminin taşındığı boğazı keşfetme merakı içimizde uyanacak ve nereden geldiğini bilmiş olacağız.Belki de oradan kendi gemileriniz de geçecektir ne dersiniz? Hayali bile güzel değil mi?
Geliniz O halde böyle bir kesin yolculuğa çıkan bu müthiş komutanın, Tarık bin Ziyâd’ın ve dönüşü olmayan bir yolculuğunun tarihçesine kısaca göz atalım:
Emevî devleti içerisinde yetenekli bir devlet adamı olan Musa bin Nusayr 705 yılında Kuzey Afrika topraklarına vali olarak atanır. Kargaşanın hâkim olduğu eyalette başarılı politikaları ile huzur ve asayişi sağlar. Bu sayede kıtlık ve kaostan yorulan bölge halkı üzerinde güven ve hâkimiyeti kısa sürede başarmıştır. Musa, Berberîlere barışçı bir tavırla yaklaşmıştı. Berberiler de Müslümanlığı kolayca benimsemişlerdi.
Musa bin Nusayr, fetihlere devam ederek Atlas Okyanusu’na kadar ilerlemek istiyordu. Günümüzde Fas, Tunus, Cezayir’in bulunduğu bölgelerde dağınık halde yaşayan Berberi kabileleri bulunuyordu. Emevîler Kuzey Afrika’yı fethetmeyi başarır. Emevîler fethettikleri yerden esirler almaktaydı fakat Emevîler Müslüman oldukları için fethettiği yerlerdeki esirlere barışçı yaklaşmaktaydı.
Kuzey Afrika’da yapılan bu fetihler sırasında henüz çocuk yaşlarında olan bir genç de vardı. Tarık, kısa süre içerisinde kabiliyetini ve zekâsını göstererek sivrilmiş ve Emevî Halifesi Musa Bin Nusayr’ın kumandası altına girmiş ve birçok fetihlere katılmaya başlamıştı. Tarık, Musa Bin Nusayr’ın da etkisi ile kalbi İslam’a ısınmış ve kısa sürede Müslüman olmuştu. Tarık Müslüman olunca Musa Bin Nusayri tarafından azad edilmiş ve artık Musa, Tarık’ı seferlere komutan olarak göndermeye başlamıştı.
Tanca, Fas’ın boğaz kıyısındaki en önemli yerleşim yeridir
Savaştaki başarıları onun Tanca valisi olmasının önünü açmıştı. Köle olarak başlayan hayatı komutan olarak devam ediyordu. Endülüs fatihi olana kadarki süreçte bu görevde kalacaktı.
İslam orduları Kuzey Afrika’da gelinebilecek son noktaya gelmişlerdi. Güneyinde Sahra Çölü batılarında Atlas Okyanusu vardı. Gidebilecekleri tek yön denizin karşı kıyısında Avrupa topraklarında bulunan İber yarımadasıydı.
Tarık bin Ziyad valiliğini sürdürdüğü sırada İspanya da iç karışıklıklar yaşanıyordu. Ülke Vizigot Kralllığı ve Frank Krallığı olarak ikiye ayrılmıştı. Musa Bin Nusayr, İber yarımadasını ele geçirmeye kararlıydı.
Komşu krallık da iç savaşın yaklaştığının farkındaydı ve bu durumdan da faydalanmak istiyordu. Bu fırsatı göz ardı edemezdi.
Tarık Bin Ziyad komutasında 7000 kişilik orduyu İspanya’ya gönderdi. Tarık Bin Ziyad ve ordusu , Calpe kıyılarına yanaştıklarında ise fetihten sonra kendi adları ile anılacak olan yepyeni bir bölgeye Calpe’ye yani günümüzdeki Cebelitarık’a 711 tarihinde adımını atmıştı. İleriki tarihlerde buradaki dağa ve boğaza komutanın adı verilecekti.
Tarık Bin Ziyad, İspanya’nın güneyinde büyük bir direnişle karşılaşmaz. Çünkü İspanya Kralı ülkenin kuzeyindeki Franklarla uğraşıyordu.
Tarık, ilk deneme seferinin ardından kuzeye doğru yönelir çünkü asıl hedefi Kordoba (Kurtuba) şehriydi. Bunu duyan İspanya kralı 100 bin kişilik ordu hazırlamıştı.
Bunu öğrenen Tarık, Halifeden yardım göndermesini istedi. Halife, eldeki imkansızlıktan dolayı ancak 5 bin kişilik orduyu yardıma göndermişti.
100 bin kişiye karşı 12 bin kişi olan İslam ordusu, İspanya gibi bir bölgenin fethi için asker sayısı olarak çok azdı, erzak ve mühimmat ise yetersizdi. Tarık, ümitsizliğe kapılan ordusunu görünce gemilerin yanına birkaç asker bırakır ve tüm orduyu sahil şeridini görecek şekilde bir tepeye çıkartır. Endülüs’te altın çağı başlatacak, duyanların hafızalarına kazınacak (tıpkı ben de olduğu gibi) büyük bir yankı uyandıracak o tarihi sözleri, askerlerine karşı şöyle haykırır: “GEMİLERİ YAKIN!”
Ey Kardeşlerim!İşte bu gemilerle birlikte geri dönüş umutlarınızı da yaktım . Gördüğünüz gibi arkanızda düşman gibi bir deniz, önünüzde deniz gibi bir düşman var. Nereye kaçacaksınız? Sadakat ve sabırdan başka bir çareniz yoktur. Biliyorum ölmekten korkmazsınız fakat ölmek, çare değildir; hedefimiz İslam’ı yaymaktır. Ey askerlerim sıkıntılara katlanmadan rahata kavuşulamaz. Asırlarca anılacaksınız. En ucuz malın can olduğu bu pazarda, olur ki görevimde şehit düşersem aranızdan birini komutan seçin, sakın savaştan geri dönmeyin.
Güçlü bir hitabeti olanTarık Bin Ziyad bu hamlesi ile savaşın seyrini değiştirmişti.
Tarihi Endülüs Guadelete Savaşı’nda Emevî ordusu birçok bölgenin yönetici ve kralını öldürmüştü ve tek taşla yüzlerce kuş vurmuşlardı. Musa bin Nusayr, Emevî ordusunun kazandığını duyarak hemen yola çıkmıştı. Cebelitarık boğazını aştı ve galip komutanını kutladı. Seferin sonundaysa İber yarımadası tamamıyla Müslümanların eline geçti ve Endülüs Emevî Devleti kuruldu.
Beyzanur ÖZKAN