Dile getirilince çoğu kişinin gözünü korkutan, insana ter döktüren ve matematikle bağdaşmamasına rağmen matematiksel bir boyut taşıyan kavram: klasik müzik.
Klasik müzik ilk defa 1200’lü yılların başında, Fransa’nın Notre Dame Katedrali’nde yapılan çok sesli müzik denemeleriyle ortaya çıkmıştır. Batı’da, belli bir çağda, belli şartlarda oluşmuş ve sevilmiş bir tekniktir. Fakat bu tarz, bir üstünlük belirtisi olarak değil; araç olarak düşünülmeli.
Bütün parçalar, içlerinde doğdukları kültürlerin yansımalarıdır. Klasik müzik, 14. yüzyılın sonlarına doğru Hollanda, Belçika ve Fransa’nın kuzeyi olmak üzere bütün Avrupa’ya yayılmaya başladı. O sıralar ise Osmanlı’da hâlâ tek sesli halk müzikleri çalınmaya devam ediyordu.
Klasik müziğin, modern çağını yaşadığımız bugün bile, geçmişin bestecileri sıklıkla anılmaya ve dinlenmeye devam ediyor. Ben de bu yazımda, 19. yüzyıl klasik müziğinin dehası olan, besteci ve piyanist Ludwig van Beethoven’dan kısaca bahsedeceğim.
Ludwig van Beethoven
Alman bir aileden gelen Ludwig van Beethoven, notalarla ve piyanoyla küçük yaşlarda tanışmış, hayatını müziğe adayarak geçirmiştir. Onu müzikle tanıştıran babası, üzerinde katı kurallar uygulamış ama bu onu müzikten soğutmamıştır. Henüz 4 yaşında iken ilk piyano çalma deneyimini yaşamış, hayatı boyunca sürecek tutkusuyla tanışmıştır.
150. Doğum yıl dönümü İspanyol gribine denk gelen Beethoven’ın, 250. yıl dönümüyse Covid’in ortaya çıktığı 2020 yılına denk gelmiştir. Buradan komple teorileri çıkarılmaya başlandı bile.
Saray müzisyenliğini, Haydn’dan eğitim almak için Viyana’ya geldiğinde bırakıyor. En basit tabiriyle freelance çalışmaya başlayan ilk müzisyen olarak nitelendirebiliriz. Ayakları üzerinde duran ilk profesyonel bestecidir.
Fakat Beethoven o dönemde soylulara tamah etmeden yaşayabilecek bir imkâna sahip değildi. Çünkü klasik müzik pazarı henüz oluşmamıştı. Klasik dönemi destekleyen, eserler sipariş eden bir soylular kitlesi vardı ve o da bunu çok iyi kullanıyordu. Yani Beethoven aynı zamanda çok iyi bir pazarlamacıydı da, ayakta kalabilmek için öyle olmak zorundaydı.
Beethoven geçimsiz, huysuz, aksi ve egosantrik bir mizaca sahipti. Burnu havada yapısından dolayı, öğrencisi olduğu Haydn’ın; nota kapağına “Haydn’ın Öğrencisi” yazma talebini bile reddetmişti.
Devrimci bir adam Beethoven; yaşadığı çağın toplumsal koşulları onu buna itmişti. Çağ kapatıp çağ açmış bir adam diyebiliriz. Yeni ifade araçları bulması gerektiğini düşünüyordu ve bunun sonucunda klasik dönemi kapatıp, romantizmin kapılarının açılmasına öncü oldu.
1795 yılında ilk konserini verdi ve 13 yıl boyunca pek çok kez dinleyici karşısına çıktı. Bu süre içerisinde önemli eserler veren Beethoven, 1808 (bazı kaynaklarda 1801-1803) yılında işitme problemleri yaşamaya başladı. Mesleği için önemli olan bu yeteneğini azar azar kaybettiği için derin acılar içindeydi.
Hatta bu zor dönemlerini, topluluklardan kaçtığını, orkestrayı duyamadığını, birinin kulağına bağırarak konuşmasından nefret ettiğini, mesleği için en önemli yetisini kaybetmesinin ona dünyaya gelmesine lanet okuttuğunu söyleyerek açıklamıştı.
1817 yılında ise tamamen sağır olarak, konser veremez hale geldi. Büyük bir bunalıma girdi ve sağlık sorunu nedeniyle çok zor günler yaşadı. Öyle ki intihara bile kalkıştı. Ama müziğe olan tutkusunu düşünerek hayata yeniden bağlandı.
İnsanlarla yazışarak iletişim kurdu ve kendini dış dünyaya karşı neredeyse tamamen kapattı. Ancak yine de duyamaması onun beste yapmasına engel olamadı. Hatta ünlü kişililerin en önemli bestelerini sağır olduğu dönemde yaptı.
Tanınmasını sağlayan eseri Ay Işığı Sonatı’nı bestelerken, rivayete göre şu olaydan esinlenmiştir; arkadaşı ile Viyana sokaklarına gezintiye çıkan Beethoven, evlerden birinden piyano sesi geldiğini duyar. Müzikten etkilenen besteci arkadaşına bu sesin sahibini görmek istediğini söyler ve beraber sesin geldiği evin kapısını çalarlar.
Çıkan kadın besteciyi hemen tanır ve şaşkınlıkla onların ne istediğini sorar. Besteci, piyanoyu çalan kişiyi görmek istediğini söyler ve kadın onları eve davet ederek küçük kızının yanına götürür.
Kızın gözlerinin görmediğini fark edince maddi amaçlı yardım etmek için ona bir şey istemesini söyler. Ama küçük kız ona; “Ben hiç ay ışığı görmedim, bana ay ışığını anlatır mısınız?” der.
Küçük kızın sözlerinden etkilenen Beethoven, orada piyanonun başına oturarak, ünlü eserini -Moonlight Sonata- doğaçlama olarak besteler. Ne kadar doğru olduğu bilinmeyen bu hikâye, gerçek olmasa bile fazlasıyla etkileyicidir.
Ay Işığı Sonatı’nı besteledikten sonra Beethoven’ın ünü tüm Avrupa’ya yayılmaya başladı. Hatta bu sonat öyle bir üne kavuşuyor ki Beethoven “Bundan çok daha iyilerini besteledim.” diye yakınıyor.
Sevdiği kadınlar tarafından aldatılmış, terk edilmiş, kısacası hiçbir zaman aşkına karşılık alamamıştır. Dünyaya mutlu, kaygısız bir hayat sürmek için değil, büyük eserler yaratmak için geldiğini söyleyen Beethoven; kaba, sinirli ve hırçın davranışlarıyla tanınmasına rağmen içi sevgiyle dolup taşan tutkulu bir âşık olarak nitelendirilmiştir.
Ludwig van Beethoven’i daha yakından anlamak isteyenler için iki başarılı filmden de kısaca bahsedelim. Çünkü yaşamını konu alan bu filmler, hem onun neler yaşadığını daha iyi anlamanıza yardımcı olacak hem de favori filmleriniz arasına bir yenisini daha eklemenizi sağlayacak nitelikteler.
Beethoven ile İlgili Filmler
Ludwig van Beethoven’i daha yakından anlamak isteyenler için iki başarılı filmden de kısaca bahsedelim. Çünkü yaşamını konu alan bu filmler, hem onun neler yaşadığını daha iyi anlamanıza yardımcı olacak hem de favori filmleriniz arasına bir yenisini daha eklemenizi sağlayacak nitelikteler.
Beethoven’ı Anlamak – Copying Beethoven
2006 yapımı bu filmde Beethoven olgunluk dönemindedir. Ve en ünlü eseri olan 9. Senfoni üzerinde çalışmaktadır. Ancak sağır olan sanatçı bir yardımcıya ihtiyaç duymaktadır. Bunun üzerine; Anna Holtz isimli bir kadın yardımcısı olur.
Bestecinin sağ kolu haline gelen Anna Holtz, 7 Mayıs 1924’te 9. Senfoninin ilk seslendirilişinde orkestrayı yöneten besteciye verdiği işaretlerle destek olmuştur. Filmin en etkileyici sahnelerinden bir tanesi, işitmeyen piyanistin orkestrayı yardım alarak yönettiği işte bu anlardır. Her ne kadar kurgu da olsa, sahne izleyen herkes üzerinde etkili olmaktadır.
Immortal Beloved – Ölümsüz Sevgili
1994 yapımı bu filmde Beethoven’ı canlandıran Gary Oldman müthiş performansıyla epey takdir edilmiştir. Gerçek hayattan uyarlanan film, yaşadıklarını, aşklarını, acılarını, hırçınlığının altında yatan nedenleri ve daha fazlasını konu almaktadır. İzleyiciden tam not alan bu filmi en kısa sürede seyretmelisiniz.
Beethoven’dan Dinlemeniz Gereken Eserler
- Symphony No. 5
- Symphony No. 9 Ode to Joy
- Moonlight Sonata
- Fur Elise
- Symphony No. 3 Eroica
İREM PERİHAN MUTLU