Sektörde 21 yılı aşan tecrübeleri sayesinde, kilometre taşı niteliğinde adımları ve ilerici atılımlarıyla büyük ve önem arz eden taşımalarına otomotiv lojistiği üzerinde odaklanan ANT Lojistik ile İstanbul Ataşehir’de ki ofislerinde buluştuk. 2008 yılında sınırlı kapasiteyle devralınan ANT Lojistik, bugün geniş araç, müşteri ve hizmet yelpazesiyle sektörün başlıca firmaları arasında yer almaktadır. Bugün Kafkas bölgesinde %70’e varan Pazar payına sahip olan ANT Lojistik ve büyüme hikâyesini arkadaşımız Çılga Güliz Eren ile ANT Lojistik Pazarlama Müdürü Ayça Sabutay hanım arasında geçen bu keyifli röportaj ile sizlere sunar, en az bizim yapmaktan aldığımız kadar keyifli okumalar dileriz.
Öncelikle iyi çalışmalar dilerim ve bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederim. Bize kısaca şirketinizden bahseder misiniz?
ANT Lojistik, 2008 yılına kadar sınırlı sayıda çekicisi ile ufak bir müşteri ağına hizmet veren, daha çok butik çalışan bir firma idi. 2008 yılında bugünkü ortakları tarafından devralınan firmamız deneyimli yöneticileri sayesinde kısa sürede bugünkü büyüklüğüne ulaştı. Bu sekiz yıllık süreçte, ileri teknoloji çekicilere yatırım yaparak filo büyüklüğümüzü 100 öz-mal çekiciye çıkardık. Aynı zamanda, müşteri ağımızı otomobil üreticileri, distribütörleri, bayileri ve araç kiralama firmalarını kapsayacak şekilde genişlettik. Firmamız, şu an gümrüklü-gümrüksüz antreposu ve konusunda uzman personeli ile araç lojistiğinin her alanında, 50’yi aşkın yerli ve yabancı müşterisine hizmet vermektedir.
Birçok firma ile çalışıyorsunuz ve güçlü referanslarınız da var. Bu duruma gelebilmek için nasıl bir yol izlediniz?
Yönetim kadromuzun stratejik büyüme planları doğrultusunda ilk olarak, Türkiye üzerinden Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan, İran gibi komşu ülkelere giden transit ticareti firmamıza çevirmeyi kendimize hedef koyduk. Bu vizyonla, söz konusu pazarlarda on yıldan az bir sürede çok güçlü müşteri ağları oluşturduk. Bugün bu bölgelerdeki belli başlı tüm otomobil distribütörlerine araçlarını biz taşıyoruz. Özellikle Kafkas bölgesinde edindiğimiz %60-70 düzeyinde pazar payları ile kısa sürede hedeflediğimiz hacme ve tanınırlığa ulaştık. Hedeflediğimiz finansal güce ve kapasiteye ulaştıktan sonra 2015 yılının başı itibariyle Türkiye pazarına girdik. Türkiye pazarında da iki yıldan kısa bir sürede Hyundai, Toyota ve Suzuki markalarıyla çalışmaya başladık. Başarımızdaki başlıca faktörleri sıralayacak olursam; filomuzu düzenli olarak teknolojinin son ürünü çekicilerle genişletmeye ve geliştirmeye ve müşterilerimize en iyi hizmeti verebilmek için lojistik sektöründeki tüm teknolojik yenilikleri yakından takip etmeye özellikle önem veriyoruz. Bunun yanında müşterilerimizle kurduğumuz uzun süreli ve güçlü ilişkiler, esnek ve hızlı karar alabilen şirket yapımız ve müşteri odaklı hizmet anlayışımız bizi rakiplerimizden ayıran en önemli özelliklerimiz.
Hangi hizmetleri gerçekleştiriyorsunuz ve lojistik kapasitenizin durumu hakkında bilgi verebilir misiniz?
ANT Lojistik, otomobil lojistiği alanında uzmanlaşmış bir firma. Ana faaliyet alanımız binek ve hafif ticari araç taşımacılığı. Ancak bunun yanında araç lojistiğinin gerektirdiği gümrüklü-gümrüksüz antrepo hizmeti, PDI ve hasar tespit hizmetleri, gümrük işlemleri, sigorta hizmetleri, araç yenileme/modifikasyon, elleçleme gibi hizmetleri de sağlıyoruz.
Türkiye’deki otomotiv lojistiği hakkında ne düşünüyorsunuz peki?
Otomobil lojistiği, hizmet verdiğimiz uluslararası OEM’lerin talepleri doğrultusunda kendini sürekli geliştiren ve kaliteli hizmet beklentisinin çok yüksek olduğu bir sektör. Gerek planlama, operasyon gerekse iletişim ve raporlama anlamında diğer lojistik alanlarına göre daha fazla yetkinlik gerektiren ‘niş’ bir alan. Bu nedenle otomobil lojistiği sektördeki diğer alanlara göre daha profesyonel yönetiliyor, yönetilmek zorunda. Ancak buna rağmen, gelişmiş ülkelerdeki örneklerine baktığımızda hala gidecek yolumuz olduğunu görüyoruz. Özellikle taşıma dışındaki katma değerli lojistik hizmetlerin yönetimi, kalifiye işgücü, kurum kültürü gibi kendimizi geliştirmemiz gereken alanlar mevcut. Ayrıca, uluslararası lojistikte yabancı dilin önemi tartışılmaz. Türkiye’de bu anlamda hala ciddi bir sıkıntı yaşıyoruz. Sadece yazma ve okuma değil, konuşma anlamında da ileri seviyede İngilizceye sahip personel bulmak hala bir problem. Son olarak, ülkemizde popülerliği günden güne artan filo kiralama sektörünün otomobil lojistiğine canlılık kattığı bir gerçek. Araç kiralama şirketlerinin %10 gibi çok yüksek bir ortalama ile büyüyen bir filo büyüklüğü var. Bu araçların devamlı dönüşümü, otomobil lojistiğinde orta ve uzun vadede mutlaka yeni yapılanmalarının önünü açacaktır.
Türkiye otomotiv sektörünü rakip ülkelerle “lojistik maliyetleri” açısından kıyaslar mısınız?
Türkiye’de asgari ücret gelişmiş ülkelere oranla daha düşük. Bu taşımacı firmaların maliyet kaleminde diğer ülkelere göre bir avantaj sağlıyor. Bunun yanında ülkemizdeki yakıt fiyatları ortalamanın üstünde. Yakıt kaleminin maliyetlerin yaklaşık %40’lık bir bölümünü oluşturduğunu düşünürsek bu ciddi bir dezavantaj. Yükleme faktörü anlamında artık Türkiye’deki taşımacı firmalar da yükleme faktörü yüksek, sektörde dünya çapında kabul görmüş römorkları kullandıkları için o açıdan da bir maliyet kaybımız olmuyor.
Kaza oranlarınız nasıl? Taşıma sırasında ne tür zorluklarla karşılaşıyorsunuz?
Kazaların olmaması için sürücülerimize her türlü eğitimi veriyoruz ve çekicilerimizin bakımlarını aksatmıyoruz. Ancak otomobil lojistiğinde kazadan ziyade hasar oranı önemli bir belirleyicidir. Hasar oranımız sektörün altında; on binde bir-iki seviyesinde. Yine de hedefimiz sıfır hasar. Taşıma sırasında karşılaştığımız sıkıntıların çoğu sürücülerimizin dikkatsizliğinden ve tecrübe eksikliğinden kaynaklanıyor. Otomobil lojistiği, diğer lojistik alanlarının aksine oldukça kalifiye sürücü gerektiren bir alan. Bu nedenle sürücü eğitimi ve isteklendirme toplantıları en çok önem verdiğimiz konuların başında geliyor.
Tâbi olduğunuz yasal kısıtlamalar nelerdir? Ne tür yaptırımlardan söz edebiliriz?
Otomobil lojistiğini etkileyen en önemli yasal kısıtlama gabaridir. Yola çıkan yüklü bir çekicinin uzunluk ve yükseklik anlamında geçemeyeceği belli metrik kısıtlamalar var. Uzunluk 18.75 metreyi, yükseklik 4,08 metreyi geçemez. Bunun dışında özellikle büyük şehirlerde çekicilerin trafiğe çıkacağı saatler kısıtlı. Yasaklı saatlerde çekicilerinizi şehir içine sokamıyorsunuz. Bunlar planlama yaparken göz önünde bulundurmamız gereken başlıca yasal sınırlamalar.
Hizmet verdiğiniz firmalarla yaşadığınız genel sorunlar nelerdir?
Sorundan ziyade her sektörde olduğu gibi müşteriler tarafından mutlak surette talep edilen ancak karşılanması yüzde yüz mümkün olmayan durumlar var. Otomobil lojistiğinin hizmet kalitesi anlamında en önemli iki kriteri hasar oranı ve zamanında teslimat. Hedef sıfır hasar ile tam zamanında teslimat. Bu hedefe ne kadar yaklaşırsanız müşteriler ile o kadar az sorun yaşarsınız. Kimse bu hedefin %100 tutmasını beklemiyor, çünkü içinde insan olan her işte belli bir hata payı var. Ancak hataları açıklayabilmek, yinelememek ve sürekli gelişim, müşterilerle yaşanan sorunları minimize etmek için şart.
2003 yılında 1000 kişiye 95 otomobil düşerken son 11 yılda gerçekleşen büyüme ile 2013’te bu sayı 167’ye, 2014’te ise 173’ye yükseldi. 2015’te ivmeli bir artış olmasa da otomotiv sektörü her zaman canlı kalan bir sektör. Siz kendi açınızdan bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?
Otomobil sektörü Türkiye’nin lokomotif sektörüdür. Sadece Türkiye’de kişi başına düşen rakamlar değil, artan ihracat/ithalat rakamları da araç taşımacılarını olumlu etkiliyor. Zira fabrika–liman, liman-fabrika taşımaları da bizim işimizin önemli birer parçası. Keza transit ticaretin de iş hacmimizde önemli bir payı var. Bu nedenle Türkiye’de artan otomobil tüketimi iş hacmi anlamında bir artı evet, ancak bu taşımacı firmanın portföyünde yerli dağıtımın ne kadar payı olduğuna göre her firmayı farklı düzeyde etkiliyor. Bizim için yurtiçi taşımalar kadar yurtdışı (transit taşımalar) da çok önemli. Bu nedenle yurtiçi otomobil sektörü kadar komşu ülkelerin (Türkî Cumhuriyetler, Irak, İran vb.) ekonomileri ve sektörel gelişmeleri de bizim için yüksek önem arz ediyor.
Sektör – Üniversite işbirliği kapsamında çalışmalar yapıyor musunuz? Eğer yapıyorsanız bu projeler nelerdir?
Sektörün aşağıdan gelen kalifiye personel ile daha da ileriye gideceğinin farkındayız. Bu nedenle fırsat buldukça ve elimizden geldiğince üniversitelerin ilgili alanları ile işbirliği yapmaya çalışıyoruz. Okulların lojistik günlerine ya da kariyer günlerine katılıyoruz. Örneğin, geçmişte Genel Müdür Yardımcımız Ceren Eker, Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi öğrencilere bitmiş araç lojistiği ile ilgili bir sunum yaptı. Ayrıca, Kocaeli Arslanbey Üniversitesi ile ortak bir çalışmamız oldu. Araç taşıyan lojistikçilerin derneği ARLOD vasıtası ile bir organizasyon yaptık. Bu üniversitenin sürücü yetiştiren bölümlerine sektör bilgilerini aktardık. Konuyla ilgili gelen talepleri değerlendiriyoruz ve gerek zamanlama gerek bütçe anlamında şirketimize uyan projelere sıcak bakıyoruz.