1.Merhabalar Nilgün Hanım bize kısaca kendinizden bahsedebilir misiniz?
Marmara Üniversitesi Yabancı Diller Fakültesi mezunuyum. Eğitimim sırasında stajyer olarak ve mezuniyetimden hemen sonra da yeni mezun olarak yabancı dillerimi geliştirmek üzere yaklaşık 1 yıl kadar bir lojistik firmasında çalışma deneyimim oldu. Ardından, eşim Hakan Keleş’le birlikte Sertrans Logistics’in temellerini attık ve şirketimizin bugünlere gelmesini sağladık. Gururla ifade etmeliyim ki, Türk lojistik sektöründe, kuruluşundan itibaren şirketin başında ve yönetiminde olan bir kadın yönetici olmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Eşimle beraber kurucu ortağı olduğum ve 2005’ten beri CEO’su olduğum şirketimizin daima kurumsal bir yapıda olmasına ve profesyonelce yönetilmesine son derece önem veriyoruz ve bu konuda yoğun çaba sarf ediyoruz.
Hayatım boyunca her zaman mücadele etmeyi ve zor olanı başarmayı seçmişimdir. Özellikle lojistik sektörüne adım atmak, bir kadın olarak benim için yine zor olanı başarmaktı. Ancak lojistik sektörüne girişimde, eşim Hakan Keleş’in çok önemli bir payı ve büyük katkısı vardır. Eğer eşimin verdiği cesaret, destek ve bana olan güveni olmasa, bugünkü başarılarımızı elde etmemiz mümkün olamazdı.
2.Endüstri 4.0’ın Tedarik Zinciri süreçlerine katkısı ne olacak?
Küresel ekonominin tersi istikamette genişlemeye başlaması, gelişmekte olan ülke ve bölgelere avantaj sağlarken kar marjlarını düşürürken rekabetin yükselmesine neden oluyor. Dolayısıyla şirketler hem üretim hem de tedarik zinciri yönetiminde verimlilik unsuruna her zamankinden daha fazla odaklanmak durumunda kalıyor. Koşulların verimlilik yönünde bu kadar kısa sürede marjinal değişmesi kurumları da bir zamanlar destek fonksiyonu olarak gördükleri, çoğu zaman farklı imaj yaratmak için kullandıkları IT bölümünü ve robotik çözümleri iş yapış şekli olarak görmeye zorluyor. Sürecin bu kadar elektronikleşmesi beraberinde optimize edilmiş tedarik süreçlerini, ekonomik ve çevresel sürdürülebilirliği getiriyor. Bu bağlamda, bilişim tabanlı tedarik zinciri yeteneklerinin hızlı adaptasyonu ile dijitalleşen iş süreçleri ve bilgide şeffaflıkla birlikte daha senkronize, görülebilir ve izlenebilir değer zincirleri yaratılması olanağı doğuyor. Kaynaklarını etkin ve verimli kullanmak isteyen bizler için süreç çoktan başlamış olsa da rakiplerimizin de hızla bu sürece dahil olmaya çalıştıklarını görmek bizi hem sevindiriyor hem de yaptığımız işin doğruluğunu görmek bizleri gururlandırıyor.
3.Endüstri 4.0’ın Lojistik ayağını yani Lojistik 4.0’ı nasıl tanımlarsınız?
Kendi kendine yeten akıllı fabrikaların, akıllı binaların, akıllı şehirlerin olacağı bir geleceğe doğru gidiyoruz. Bu bağlamda “akıllı lojistik” kavramı da gündemin üst sıralarında kendine yer bulmuş durumda. Endüstri 4.0 ile artık sanayi ya da lojistik firması ayrımının ortadan kalktığını görüyoruz. Biz lojistik firmaları da bu algoritma ve yapay zekanın bir parçası olmak ve tüm süreçlerimizi buna göre yeniden düzenlemek zorundayız. Bunun için de hepimiz aynı zamanda birer IT şirketi de olmalıyız. 1 trilyon nesnenin birbiriyle haberleşerek işleyecek süreçlerden söz ediyoruz. Endüstri 4.0 sektörümüz için bilgi ve girişim ruhu getirecek. Çin, hâlihazırda ABD ile teknoloji açısından başa baş rekabet ediyor. İnsansız 100 metrekarelik depo kuruyor. Bütün mal hareketleri tamamen depolarla yapılacak ve o deponun iki kilometre çapındaki tüm hareketleri dronelarla yapılacak.
Lojistik sektöründe büyük veri ve bulut sistemleri gibi yeni nesil bilgi teknolojileri işletme ile teknolojinin eş güdüm halinde hareket edeceği yeni ufuklar açacaktır. Tüm süreçlerin izlenebilirliğinin sağlanması kaynakların daha verimli bir şekilde kullanılmasına da imkân sağlayacaktır. Dolayısıyla iletişim ve yüksek kaliteli veri paylaşımı başarılı işbirlikleri için en kritik faktör haline gelecektir.
4.Lojistik şirketleri Lojistik 4.0 ile nasıl bir yapıya geçecek?
Özellikle bilim kurgu filmlerinden alışık olduğumuz, yapay zekâlarıyla insanlarla iş birliği içinde veya tamamen özerk bir şekilde çalışan robotlar, günümüzde bazı alanlarda giderek daha fazla etkinlik kazanmaya başladılar. Lojistik bu alanların başında geliyor. Robotların depo bölümünde aktif olarak kullanılmaya başlandığı günümüzdeki bu durum, ticaret sektörünün geleceğini etkileyebilecek şekilde gelişmeye devam ediyor.
Otomasyon teknolojilerinin ve robotların istihdama etkileri ile ilgili olarak yapılmış birçok araştırma bulunuyor. Yapılan araştırmalardan çıkan sonuç ortalama olarak yapay zekâya dayalı robot sistemlerin 2030’a kadar ABD’de ve Avrupa’da toplam istihdamın yarıya yakınını, Asya’da ise yüzde 25’e yakın bir kısmını oluşturacağı öngörülüyor.
Örneğin dünya devi Amazon 2012 yılında perakendeciler için otonom robotlar üreten Kiva Systems’i 775 milyon dolar karşılığında satın aldı. Bu Amazon tarihinin en büyük ikinci satın almasıydı. Satın alma sonrasında ise Jeff Bezos diğer perakende firmalarına yapılan satışları durdurunca Amazon tüm rakiplerine büyük bir fark atmış oldu. Şu anda Amazon depolarında binlerce Kiva robotu, insan gücünün yapması gereken bir çok işi otonom bir şekilde yapıyor. Amazon’un depolarda gerçekleştirmiş olduğu bu devrimi sektördeki diğer tüm oyuncuların da takip edeceğini düşünüyoruz.
5. Şirketlerin Lojistik 4.0’a geçiş süreci nasıl olacak?
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın hazırlamış olduğu yeni Karayolu Taşıma Yönetmeliğine göre, karayolu taşımacılığında dijital dönüşümü zorunlu kılacak yeni hükümler yer alıyor. Karayoluyla taşınacak yüklerin, tüm evraklarının en geç 6 saat içinde dijital olarak kayıt altına alınması zorunlu kılınıyor. Konuyla ilgili diğer önemli yenilik ise taşıma sırasında sorumluluğun, sadece yükü taşıyan firma değil, yük veren firmayı da kapsıyor olması. Böyle bir durumda yük veren kurum ya da kuruluşlar taşıma operasyonlarında dijital alt yapısı olan lojistik firmaları tercih etmek durumunda kalacaklar. Yakın bir zamanda lojistik sektöründe kullanılacak olan online izleme sayesinde 100 milyarları bulan kayıt dışı paranın ekonomiye kazandırılması öngörülüyor. Lojistik ve taşımacılıkta kullanılan bilgisayar destekli sistemler sayesinde süreçler artık otomatik olarak kontrol edilirken, otonom çalışan sürücüsüz TIR’lar, kaptansız gemiler, pilotsuz uçaklar, drone’larla teslimatlar ve bulut teknolojisiyle süreçlerin dijital platformlara taşınması hızlı bir şekilde hayatımıza giriyor. Tüm bu gelişmeler Endüstri 4.0’ın geliştirilmesini, sanayi ve ticaretle bütünleşmesini zorunlu kılıyor.
6.Lojistik maliyetlere ve müşteri memnuniyetine etkisi neler olacak?
Bugün dünya nüfusunun yarısından fazlası şehirlerde yaşarken 2050’lerde dünya nüfusunun %70’inden fazlasının şehirlerde yaşaması bekleniyor. Daha kısa vadeli bir projeksiyon göre 2020’li yıllarda Mumbai, Delhi, Mexico City, Sao Paulo, New York, Dhaka, Jakarta ve Lagos’un yanı sıra İstanbul da 20 milyonun üstünde nüfusu barındıran megakent statüsüne ulaşacaktır. Bu durum şüphesiz önce farklı sektörlere ait çeşitli perakende mağazalarının boyut ve sayılarını, sonrasında da lojistik, tedarik zinciri ve dağıtım alt yapılarını doğrudan etkileyecektir.
Bu denli yoğunlaşan şehir hayatı beraberinde teknoloji adaptasyonunu da getirecektir. Teknoloji sayesinde optimize edilen iş planları ve süreçleri bir kenara bırakılırsa müşteri memnuniyetini sağlamak bir tarafa iş yapmanın dahi mümkün olmayacağını düşünüyoruz. Öte yandan verimlilik konusunda da ciddi performans artışlarının gözleneceği bu dönüşüm maliyetlere de son derece olumlu yansıyacaktır.
7.İşgücü gereksinimine etkisi ne olacak?
IOT’nin yaygın kullanımı ile birlikte 2020 yılında yaklaşık 50 milyar cihazın birbiriyle iletişim halinde olacağı tahmin ediliyor. Akıllı üretim sistemlerinin, akıllı şehir, ev, lojistik, şebeke, cihaz unsurlarının sosyal ağlar ve e-ticaret ağlarıyla birleşmesi sonucu veriler, hizmetler, nesneler ve bireylerin internet ortamını kullanarak kuracağı ekosistemdeki ağın önümüzdeki çeyrek asırda küresel ticaret hacminin yaklaşık yüzde 46’sını etkileyeceği öngörülüyor.
Örneğin, 2018 yılında sanayide 2,3 milyon ünite robot kullanılması bekleniyor. Özellikle robotik alanındaki gelişmeler üretim sektöründe akıllı üretim sistemlerinin oluşumunu tetikliyor. Akıllı üretim sistemleri ile müşteri tercihlerine ve ihtiyaçlarına daha fazla ve hızlı cevap veren özelleşmiş, akıllı üretim, iyileştirilmiş üretim kalitesi, daha az hata ile üretim, daha az israf, yerelleşen imalat süreçleri, yenilik süreçlerinin hızlanması ve daha az kaynak kullanımını beraberinde getirecektir. Kaynaklarını daha verimli kullanan şirketlerin iş gücü gereksinimi optimum seviyede kalacaktır.
8.Dezavantajları neler olabilir?
Dünyada ‘Endüstri 4.0’ ile birlikte işsizliğin artacağı yönünde bir endişe görülüyor. Özellikle bedenen güç gerektiren işlerde yaşanacağı düşünülen bu kaybın firmaların düşecek üretim maliyetleri ve optimize edilmiş süreçler sayesinde beden gücüyle çalışan elemanlarını farklı istihdam alanlarında değerlendireceğini düşünüyorum. Firmalar artık B2H yani ‘firmadan insana’ bir pazarlama anlayışıyla hareket ediyorlar. Ne kadar çok insana dokunabiliyorsanız o kadar başarılısınız demektir. Dolayısıyla yakın gelecekte firmalar insana dokunan çalışan sayılarında artırım yoluna gideceklerdir diye düşünüyorum. Bunun dışında bu devrim beraberinde çok ciddi boyutta bir mali yük de getiriyor. Biz Sertrans olarak uzun zamandır bu sisteme adapte olarak çalıştığımız için maliyetleri de zamana yayma şansına sahip olduk. Ancak ilk adımı bugün atacak bir çok küçük ve orta ölçekli firmayı iflasın eşiğine kadar getirecek bir mali külfetten bahsedebiliriz.
9.Gelecekte bu sürece adapte olmamış lojistik şirketlerini neler bekliyor?
Endüstri 4.0 ile Nesnelerin İnterneti (IOT) hayatımızın her alanına giriyor. Bu, değer zincirini ve şirketler arasındaki ilişkileri bütünüyle değiştirecek bir gelişme. Üç boyutlu (3D) modelleme, tedarikçi ilişkilerinin bu iş modeline göre değişmesi, nihai tasarım ve testin ardından kişiselleştirilmiş ürünün ortaya çıkması, bu yeni değer zincirinin önemli bileşenlerini oluşturuyor. Dünya bu ivme ile hareket ederken sektör ayrımı yapmaksızın tüm firmaların bu işin bir yerinde kendilerine yer bulmaları lazım diye düşünüyorum. Bu treni kaçıran firmalar maalesef yok olmaya mahkum görünüyorlar.
10.Türkiye Lojistik 4.0’ın neresinde?
Avrupa ülkeleri ve ABD başta olmak üzere, sanayi devi ülkelerin 2011 yılından bu yana bu yeni kavramı konuşmaya tartışmaya başladığını biliyoruz. Türkiye içinde konu 2015 yılında gündemin önemli maddelerinden biri olmaya başladı. En iyimser tahminle bu konuda şimdiden 4 yıllık bir kaybımız bulunuyor. Ancak kavram henüz emekleme aşamasını tamamlayamadığı için bu kayıp telafi edilemez boyutta değil diye düşünüyorum.
Bildiğiniz gibi Endüstri 4.0 devriminin hayata geçebilmesinin en önemli ön koşullarından birisi, şirketlerin dijital dönüşümlerini tamamlamış olmasıdır. TÜSİAD, Samsung Türkiye, Deloitte Türkiye ve GFK Türkiye’nin müşterek çalışmasıyla hazırlanan, “Türkiye’deki Dijital Değişime CEO Bakışı” isimli rapor hayli ilginç çıktılara sahip. 58 farklı şirketin üst yönetim ekibiyle yapılan görüşmeler sonucunda şirketlerinin dijital stratejilerinin çalışanlar tarafından anlaşılma oranı %66 seviyesinde görülüyor. Dijital değişime yön veren C seviye yönetici varlığı da %38 bandında yer alıyor. Şirket yöneticilerine şirketlerinin dijital olgunluk seviyesi sorulduğunda ise; %7’si giriş, %59’u gelişmekte olan ve %34’ü gelişmiş bir dijital yapıya sahip olduklarını belirtiyorlar. Şirketlerin yatırımlarının ne kadarlık bir kısmını dijital gelişime ayırdıkları sorusunun yanıtı ise ortalama %27 olarak karşımıza çıkıyor.
Türkiye’nin Endüstri 4.0 için atması gereken çok önemli adımlar olduğunu bu tablo daha net ortaya koyuyor. Bu konuda hem devlet hem de özel sektörün atılması gereken adımları tespit ederek zamanında ve düzgün bir şekilde atması gerekiyor.
11.Sertrans’ın bu konudaki çalışmaları nelerdir?
Dijitalleşme olmazsa olmazlarımızdan biri. Tüm çalışmalarımızı dijitalleşme süreçlerini gözeterek yürütüyoruz. Bu yaz hayata geçirdiğimiz Ar-Ge merkezimizle tüm dünyada yaşanan dijital gelişmeleri anbean takip ediyoruz. Dijital dünyadaki yenilikleri ve olanakları müşterilerimizin ihtiyaçlarına nasıl uyarlayabileceğimize dair kapsamlı çalışmalar yürütüyoruz. Sertrans Hadımköy Tesisleri’nde bulunan Ar-Ge merkezimizde ilk etapta 25 uzman görev yapıyor. 2018 yıl sonuna kadar uzman sayısı 40’ı bulacak. Yıllık ciromuzun yüzde 5’ini Ar-Ge çalışmalarımız için ayıracağız. Bu planımız doğrultusunda yatırımlarımızın ilk fazını tamamlayarak 200 bin dolar tutarında bir yatırıma da imza attık. Sertrans Logistics data center bünyesinde faaliyet gösteren veri işleme sistemleri ve sunucu parkuru son teknolojiyle donatılarak müşterilerimizin hizmetine sunuldu. Bu hamlemizle dijitalleşme sürecimizin önemli ayaklarından birini gerçekleştirmiş olduk. 2018’de Sertrans Logistics Ar-Ge Merkezi’nde dijitalizasyon, inovasyon, bulut teknolojileri üzerinden satılabilir yeni ürünlerin geliştirilmesi gibi çalışmalar gerçekleştirilecek. Bu çalışmalar sayesinde teknolojideki son gelişmeler lojistik sektörüne de uyarlanacak. Üniversitelerin Teknoloji Transfer Ofisleri ile iş birliği yapılarak, akademik çevre ve sanayiyi bir araya getiren projeler hayata geçirilecek. Doktora ve yüksek lisans öğrencilerinin yapacağı tez çalışmalarına uygulama alanı yaratılacak. Gelecekte de buna benzer adımlar atacak ve dijital yatırımlarımıza devam edeceğiz.
12.Sertrans’ın dijital dönüşüm süreci sonucundaki hedefi nedir?
Lojistik sektörünün geleceğini elektrikli ve otonom araçların şekillendireceği açıktır. Uber’in sürücüsüz araç teknolojilerine yoğunlaşmak için satın aldığı Otto, Kasım ayı başında ilk insansız teslimatını, 50 bin şişe birayı 200 kilometre ötedeki teslimat noktasına götürerek gerçekleştirdi. Bunun ardından elektrikli kamyon ve kamyonet odaklı bir otomotiv şirketi olan Charge gelecek senenin başlarında İngiltere sokaklarında elektrikli teslimat kamyonetlerinin çalışacağını açıkladı. Ağır olmaması için yapımında hafif kompozit maddeler kullanılan bu yeni kamyonetler modüler bir yapı içinde geliyor, böylelikle kendinize göre özelleştirebiliyorsunuz. En önemlisi bu kamyonetleri alan kişi tek başına 4 saat gibi kısa bir sürede kendine göre özelleştirip kullanabilecek olması… Önümüzdeki günlerde buna benzer birçok yeniliği göreceğiz.
Diğer taraftan otonom araçların en önemli faydasını trafik kazalarındaki düşüş ile göreceğiz. Yapılan araştırmalara ve deneylere göre kendi kendini sürebilen araçların kaza yapma olasılığı çok daha düşüktür. Bu ürünler ne kadar çabuk yaygınlaşır bilinmez ama dünya genelinde taşıma yapan milyonlarca aracın olduğunu düşünecek olursak otonom araçların nasıl bir etki yaratacağını tahmin etmek zor olmayacaktır.