Sürekli olarak dağıtılıp kurulan dünya düzeninde gözler yeniden yerini Ortadoğu’nun kaynayan sularına çevirmeye başladı. Artık Ortadoğu halkı sabahları kalkıp pencerelerini açtıklarında savaşın kokusunu almaktadırlar. Kim bilir belki de ben bu satırları yazarken ya da sizler bu metni okurken Irak’ta talihsiz ateş binlerce canı alıyordur.
Körfez krizi’nin etkileri hala unutulmadı. Savaş sonrasında dinen volkanı yeniden dünya ülkelerini tetikler hale geldi. Sanırım bu sefer bu volkandan lav yerine kan yağacaktır. Tüm dünyada insanlar savaş karşıtı eylemler yapmaktalar. Savaşı ortaya çıkaran ülkenin vatandaşları bile savaşa karşı yapılan bu gösterileri desteklemektedirler.
İnsanlar meydanlarda toplanıp, ne kadar iş yeri varsa samını, çerçevesini aşağı indirmekteler. İnsanlar savaşa karşı gösteriler yaparken bile kendi içlerinde savaşmaktan kendilerini alı koyamıyorlar.
Savaşın bu kadar kötü yönlerinin yanında artıları da olmuştur. Örneğin; 2. dünya savaşından sonra gelişen uçak teknolojisi günümüzde yerini bombalar, silah mühimmatları taşıması ve göçebelik kültürü olan insanoğlunun yer değiştirme ihtiyacıyla bağlantılı yolcu taşımacılığına bırakmıştır…
Gelişen teknoloji ile mesafeler kısalmış, insanların hayal bile edemeyeceği mesafelerde yolcu taşımaları yapılmıştır. Bu gelişmelerle insanlar belirli ölçülerde yaşam kalitelerini arttırmışlardır.
Vietnam Savaşı’nda yaralanan Amerikan askerlerin dağlık bölgeden başka bir bölgeye nakli yapılıyordu. Hayati önem taşıyan yaralı askerlerin taşınması zaman kavramının önemini arttırmaktaydı.
İnsanların sağlık taşımacılık hizmeti ihtiyacının doğmasıyla birlikte helikopterler sahneye çıkmıştır. Savaşın etkisiyle helikopter teknolojisi de gelişmiş ve günümüz modern sahnesinde yerini almıştır.
Nakliye ve savaş ile bağlantılı olarak ülkemizi de ilgilendiren birçok örnekte savaşın çok açık etkilerini görmekteyiz. Örneğin; Yugoslavya’da iç savaşın patlak vermesi ile ülkemizden Avrupa ülkelerine yapılan kara nakliyesinde büyük ölçüde güçlükler yaşanmıştır. Araç sürücülerinin üstüne binen yüke bir de yaşam kavgası eklenmiştir.
Bu karanlık ve puslu yolculukta ülkemiz taşımacılarından 46 kara nakliyecisi bir araya gelerek ve bir tır eksik alın, bu şirkete ortak olan sloganıyla kombine taşımacılığın bir basamağı olan deniz-kara taşımacılığı yapılmaya başlamıştır.
Gerçekleştirilen bu gelişme ile tıpkı uçak teknolojisinde olduğu gibi zaman ve maliyet kavramaları azalmaya başlamıştı. Rakamlar ile örneklediğimizde günümüzde artık bu taşıma tıpı ile yılda 90000 tır taşınmakta ve km farkı 350.000.000 km’ye ulaşmaktadır.
Dünya ticaretinde değişimlerden etkilenen deniz yolu yük taşımacılığı savaş ile birlikte gelişime uğramıştır. Aslında savaşın dünya için ne denli büyük bir tehdit oluşturduğunun hepimiz bilincindeyiz; fakat savaşların büyümesi ve dünyaya saçılması ile lojistik değişik roller üstlenmiştir.
Gördüğümüz gibi savaşın nakliye sektörüne darbe vurması şeklinde olumsuz etkileri olduğu gibi asken lojistığın gelişmesi şeklinde olumlu etkıleri de olmuştur.
Maliyeti diğer taşımacılık türlerine göre daha düşük olan demiryolu ve denizyolu taşımacılıklarında kullanım ve ekonomik açısından iniş çıkışlar yaşanmıştır. Özellikle deniz aşırı ülkelerde yaşanan savaşlarda denizden askeri malzeme taşıma ve askeri birlik taşıma konusuyla da bağlantılı olarak sektör gelişime uğramıştır. Demiryolu henüz bizim istediğimiz noktada olmasa da denizyolunda yol kat edildiği göz ardı edilemez. Demiryolunun gelişimini sağlamak için ise savaş beklememize gerek yoktur.
Özellikle denizaşırı ülkelerin kullandığı ve stratejik açıdan önem kaydeden ülkelerin yoğun olarak taşımalarını yaptığı, denizyolu yük taşımacılığı %90′ lık dilimle diğer taşımacılık türlerine oranla savaş etkileriyle de zamanla gelişmiştir. Ülkemizde mevcut bulunan deniz ticaret filosunun biraz da savaşın etkisi ile üstünde bulunan kara bayrak statüsünün atılıp, hak ettiği yere getirileceğine inanıyorum.
Barış dolu günler dilerim …
İsmail Tarhan