WWF, dünyada 100′ den fazla ülkede çalışmalar yürüten uluslararası bir doğa koruma kuruluşudur. WWF, küresel ölçekte bir değişim yaratmaya, yeryüzünün en değerli yaşam alanlarını ve canlı türlerini korumayı hedeflemektedir. Doğa korumanın ülke sınırlarını aşan boyutu nedeniyle WWF, biyolojik çeşitliliğin korunmasına yönelik mücadelesinde ülkeler arasında işbirliklerinin gerçekleşmesine öncülük eder. WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) 1996 yılında Doğal Hayatı Koruma Derneği’nin öncülüğünde kurulmuş, 2001 yılında ise WWF’nin Türkiye ulusal kuruluşu olarak WWF-Türkiye ünvanını almıştır. WWF-Türkiye çalışmalarını bağışlar ve kurumsal sponsorluklar ile yürüten kar amacı gütmeyen bağımsız bir vakıftır ve doğa korumada 30 yılı aşkın süredir sayısız başarılı projeye imza atmıştır.
WWF-Türkiye küresel iklim değişikliği ve doğal kaynakların sürdürülemez tüketimi gibi insan kaynaklı olan, hem doğal yaşam alanlarının hem de türlerin kaybıyla sonuçlanan tehditleri durdurmayı amaçlar. Mevcut süreçleri değiştirerek, insanın doğayla uyum içinde yaşadığı bir gelecek için çalışır. Bunun için; yerel ve merkezi hükümet, iş dünyası ve vatandaşlarla ortak akıl üretmeyi, farkındalık yaratmayı ve karar süreçlerinde etkili olmayı hedefler. WWF Türkiye çalışmalarını “ülkemizin doğasının korunması”, “yaşam tarzımızın değişmesi” ve “iklim değişikliğiyle mücadele” olmak üzere üç ana bileşende yürütür. WWF’nin iki yılda bir yayımladığı ve gezegenimizin sağlığını ölçmek için yapılan en önemli bilimsel araştırmalardan biri olan Yaşayan Gezegen Raporu, biyolojik çeşitlilik, yenilenebilir kaynaklar üzerindeki insan talebi ve ekosistem hizmetlerini ölçmek üzere bir dizi gösterge kullanır. En son yayımlanan Yaşayan Gezegen Raporu 2010’a göre, Ekolojik Ayak İzi’miz, biyolojik kapasiteyi yüzde 50 aştı.
Bu artışın en büyük bölümünü karbon emisyonlarımız oluşturuyor. Bu durum çağımızın en büyük tehdidi olan iklim değişikliğiyle sonuçlanıyor. Bu şekilde devam edersek tüketimimizi karşılamak için 2030 yılında iki, 2050 yılında 2.8 gezegene ihtiyacımız olacak. Sürdürülebilir kalkınma yollarını merkezi ve yerel yönetimler, iş dünyası ve bilim insanlarıyla işbirliği yaparak arayan WWF-Türkiye, bireylerin de yaşam tarzları ve tüketim alışkanlıklarında küçük değişiklikler yaparak Ekolojik Ayak İzi’ni azaltmaları yönünde çalışmalar yürütüyor. WWF-Türkiye, Ekolojik Ayak İzi’ni hesaplayan bireylere yaşam tarzlarında yapabilecekleri değişiklikler konusunda çeşitli öneriler sunuyor. Ekolojik Ayak İzi’nin ofis ölçeğinde azaltılması konusunda WWF Finlandiya’nın başlattığı Green Office (Yeşil Ofis) Programı ülkemizde WWF Türkiye’nin öncülüğünde yürütülüyor. Yeşil Ofis Programı, WWF’nin dünyada yürüttüğü çalışmaların temelini oluşturan iklim değişikliği ile mücadele konusundaki stratejik yaklaşımının bir parçası niteliğinde. Program iklim değişikliğiyle mücadele konusunda; karbon emisyonu başta olmak üzere enerji tasarrufu, yenilenebilir kaynaklar, doğal kaynakların bilinçli kullanımı ve yaşam tarzının değiştirilmesi konusunda ofis çalışanlarında farkındalık yaratmayı hedefliyor. Yeşil Ofis Programı, katılımcı şirketlerin ofis kaynaklarının sistematik bir şekilde değerlendirilerek ilgili tasarruf kriterlerinin belirlenmesine ve bu çerçevede ofislerin kendi çevre yönetim sistemini yaratmalarına olanak sağlıyor. Yeşil Ofis Programı, ofislerde enerji tasarrufu, ulaşım imkanlarının ve malzemelerin verimli kullanımı konusunda hedefleri belirler. Program çerçevesinde gelişmeler sistemli bir şekilde izlenir. Yeşil Ofis Diploması’ na sahip olmak için ofislerin bir önceki yıla göre Yeşil Ofis kriterlerinden en az üç tanesini iyileştirmesi ya da en azından mevcut durumu korumuş olması gereklidir. Yeşil Ofis Programı’nın kriterleri üç ana başlık altında toplanır:
1. Enerji Tasarrufu
Ofis Binası
Aydınlatma
Ofis Araç ve Gereçleri
2. Ulaşımın Çevre Üzerindeki Etkilerinin Azaltılması
İş Yerine Ulaşım
İş Seyahatleri
3. Malzemelerin Verimli Kullanımı & Atıkların Azaltılması
Çevre Dostu Tüketim Kararları
Kağıt Tüketimi
Malzemelerin Verimli Kullanımı
Atık Yönetimi Tüketiciler doğaya karşı daha duyarlı davranarak, doğaya saygılı ürünleri daha fazla tercih ediyor.
Doğayı koruyarak farklılaşan şirketlerin sayısı da gün geçtikçe artıyor. Bu amaçla hazırlanan Yeşil Ofis logosu ve diploması, kurumsal imaja katkıda bulunuyor, şirketlerin doğayı korumak için geliştirdikleri stratejilere değer katıyor.