Globalleşen dünyamızda ulaşım her geçen gün daha da önemli bir yere sahip olmuştur. Ülkeler ve kıtalar arası ulaşımda düşük maliyetli olması nedeni ile tercih sebebi olan deniz taşımacılığı; birçok sorunu da beraberinde getirmektedir. Bu sorunların en önemlisi taşımacılık sonucunda oluşan” deniz kirliliği”dir. Deniz kirliliği günümüzde oldukça önemli boyutlara ulaşarak denizci ülkelerin yanı sıra, tüm toplumları ilgilendiren bir konu haline gelmiştir. Deniz taşımacılığı ve taşımacılıktan doğmuş atıklar denizlerdeki toplam kirliliğin %20sini oluşturmaktadır.
Petrol ve Deniz Kirliliği
Petrolün üretilmesi, işlenmesi, taşınması ve kullanılması aşamalarında çevre kirliliği ortaya çıkmaktadır. Ayrıca, petrol üretiminin, denizden üretim sürecinde, karadan üretiminde olduğu gibi, sızmalar ve petrol platformlarında meyda
na gelen çeşitli kazalar sonucu ile de deniz kirliliği meydana gelmekte… Dünya üzerindeki sularda da petrol maddelerine rastlanması bu sorunun bölgesel degil, ne kadar geniş bir coğrafyada karsımıza çıktığını gösterir. Petrol bileşiklerinin deniz suyuna ulaşması genellikle üç şekilde gerçekleşir:
- İnsan tarafından suya bırakılan veya kaza sonucu denize dökülen petrol bileşikleri.
- Bizzat deniz organizmaları tarafından fizyolojik olarak üretilen kimyasal maddeler.
- Doğal olarak deniz dibinden su içerisine fışkıran petrol ürünleri.
Bugün dünyanın en tehlikeli boğazı olarak görülen İstanbul Boğazı, Batının doyumsuz pazarlarına Orta Asya’ dan ham petrol taşıyacak büyük tankerlerin sayısındaki ani artışla karşı karşıyadır. Montrö Antlaşması ile Türkiye’nin Boğazlar bölgesindeki tam egemenliği kabul edilmekle birlikte daha önceki Lozan Antlaşmasında olduğu gibi ‘Ticaret Gemileri için Serbest Geçiş ilkesi’ muhafaza edilmektedir. Antlaşmanın imzalandığı 1936 yılında boğazlardan günde 17, yılda 6200 gemi geçerken bugün bu sayıların çok üstüne çıkılmış ve kritik boyutlara ulaşmış trafik hacmi bu boyutu ile yalnızca deniz çevresini değil İstanbul halkının yaşamını da tehdit edecek hale gelmiştir. İstanbul Boğazı’ndan yılda 50 000 den fazla gemi geçmektedir.
Bu gemilerin 5 binden fazlası tankerdir. Boğazlardan geçen gemilerden toplanan 30 bin ton petrol, geri dönüşüm projesiyle ekonomiye 15 milyon TL kazandıracak. İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştirak şirketlerinden Enerji AŞ, gemilerden toplanan petrol türevi atıkların ekonomiye kazandırılması için bir proje geliştirdi. İhale aşamasına gelinen proje kapsamında, bir yılda toplanan 30 bin ton petrol türevi atık ile yılda 7 bin 500 ton asfalt üretimi yapılması planlanıyor.
Projede kurulacak atık işleme tesisinde aynı zamanda belediyenin ihtiyaç duyduğu asfalt ürünleri ve elektrik enerjisinin elde edilmesi de mümkün olacak. Türkiye’ de gemi atıklarından ilk kez asfalt üretimi yapılacağım bildiren İstanbul Büyükşehir Belediyesi yetkilileri, söz konusu projeye 2011 yılında start verileceğini ve 2014 yılında projenin tamamlanacağım belirtti. Şu noktada deniz ulaşımı ve deniz kazaları sonucunda oluşan kirlenmeleri önleyebilmek için yetkililerin her türlü önlem, müdahale ve kontrol konularındaki eksikliklerini giderecek düzenlemeleri süratle hayata geçirmeleri büyük önem arz etmektedir. Bu konularla ilgili olarak son yıllarda önemli adımlar atılmıştır.
Bütün bu çabalara rağmen Marmara ve Boğazlardaki gemi trafiğinin yeterince denetlenebildiğini söylememiz mümkün gözükmüyor.
BU GÖRDÜGÜNÜZ BİR GEMİ!
Belçika’ da bulunan Vincent Callebaut Mimarlık firmasının yürüttüğü proje ile bakın ne amaçlanıyor. Resimde görünen bu mimari yapı su kirliliği problemine bir cevaptır. Mimariyi yeşille buluşturan bu geminin adı Physalia. Belçika’ da bulunan Vincent Callebaut Mimarlık firmasının yürüttüğü proje ile Avrupa nehirlerinde kirliliğe son vermek amaçlanıyor. Yarı tekne yarı bina olan Physalia tümüyle çevreci bir mimari. Belçikalı mimar Vincent Callebaut tarafından tasarlanan devasa alüminyum konsept, Avrupa’nın nehirlerini dolaşacak ve kirli suları içilebilir hale getirecek. Aynı zamanda, gemi kullandığından daha fazla elektrik üretiyor. Pysalia’yı, özellikle su kirliliğine karşı dikkat çekmek için yaratmış Callebaut. Dünyada bir milyardan fazla insanın içme suyu bulamadığını düşünürsek, bu hiç de gözden kaçacak bir proje değil.
İSTANBUL’DAN DÖNÜNCE KARAR VERDİ
Projeyle ilgili fikirler, Callebaut’nun aklına 2009′ da İstanbul’ da gerçekleşen Dünya Su Forumu’nun ardından gelmiş. Çünkü forumda yapılan açıklamalara göre, 2030 yılında susuzluk dünyanın yarısını etkileyecek. Bu yüzden Physalia, eğlence gemisi gibi görünen ama aslında su kaynaklarının verimli kullanılabilmesini sağlayacak mimari bir prototip. Physalia, geçtiği nehirlerdeki zararlı alıkları temizleyecek. Hatta kimyasal tarım ilaçlarının etkilerini bile sıfırlayacak. Ren ve Tuna nehirleri üzerindeki su yollarında toplu ulaşım kullanımının artmasını sağlayacak. Tüm bunları kendi enerjisini yüzde 100 oranında kendisi üreterek gerçekleştirecek.
DİCLE’DE YÜZECEK
Başta Tuna ile Volga nehirlerinde, sonrasında Ren ile İspanya’nın en büyük nehirlerinden Guadalquivir, Fırat ve Dicle nehirleri arasında yol alacak Physilia. Sıfır karbon emisyonu prensibiyle çalışan, yenilenebilen enerji üreten geminin tavanında solar hücreler olacak. Zemininde ise hidro tribünler bulunacak. Çelik gövdesi alüminyumla kaplanacak ve en üstü de gümüşle giydirilecek. Mimar Callebaut, Physilia’yı şöyle tanımlıyor: “O, kendi çevresine tepki veren bir ekosistem. Fauna ve floranın çeşitliliğini şehirlerin ortasına davet eden doğanın bir parçası.”
BU YÜZEN EKOSİSTEMİN İÇİNDE NELER VAR?
Physilia’nın içinde dört farklı bahçe olacak: Su, ateş, hava ve toprak bahçeleri. Her birinin dekorasyonu ve amacı farklı. Physilia aynı zamanda yüzen bir gece kulübü ve yüzen bir kütüphane olarak da hizmet verecek. İlk kez 2015 yılında sularda salınmaya başlayacak Physilia, dünyanın geleceğindeki ulaşım araçlarının bir simgesi olacak aynı zamanda.