Her gün binlerce lira harcayan, soyadını bilmeyenin olmadığı zenginlerden tutun da, üst geçitlerdeki dilencilere kadar herkes on un peşinde: Para! Herkes bankamatiklerle haşır neşir, hepimiz EFT ya da havale yapıyoruz, en kötü ihtimalle bir yerden para çekip başka bir yere para yatırarak hayatımızı sürdürüyoruz. Kırkın üzerinde farklı banka olan ülkemizde 20 bin ATM var. Bir de bu rakamlara yurtdışı alışverişimizi eklersek bir hayal edin her gün olan nakit akışını. Bu nakit akışı ister istemez bir andan sonra fiziksel bir yer değiştirmeye dönmek zorunda. İşte tam bu noktada karşımıza değerli kargo ve para taşımacılığı diye adlandırılan bir sektör çıkıyor. Sektörde hiç de hafife alınmayacak bir pazar payına sahip olan ve yaptığı işlerle ses getiren bir fırına olan Erkarmored’a operasyonel anlamda işleyişi, sektörü ve kendi hikayelerini sorduk.
Bizlerin kullandığı “mal” terimini onlar para için kullanıyorlar ve enteresan bir lojistik operasyon peyda oluyor. Evet, dediğimiz gibi parsiyel ya da tam yük, kara ya da hava yolunda elleçlenip depolanıyor ancak mevzu bahis mal “para”. Erkarmored Genel Müdürü Sarp TARHANACI yaptıkları işi de aynen böyle özetliyor: “İş süreç itibariyle standart bilinen lojistik taşımadan farklı değil. Sonuçta kıymetli olan bir malın bir noktadan diğer bir noktaya ulaştırılması, elleçlenmesi, depolanması, paketlenmesi ile tam bir lojistik operasyon.” Biz lojistikçiler olarak bu tanıma gayet aşinayız ancak onlar için her şeyin önüne geçen bir kıstas var; o da güvenlik. Bu da fırına grubunun yapısına bakıldığında açıkça anlaşıyor. 1995 yılında kurulan Erktrans Ltd. Şti. uluslararası kıymetli eşya taşımacılığı yapan bir firma olarak faaliyetlerine devam ederken, 2004 yılında 5188 sayılı “Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun” ile birlikte kurulan Erkarmored Güvenlik Hizmetleri A.Ş. ile bir grup haline gelmiştir.
Bu gruba daha sonra gümrük müşavirliği ve teknoloji hizmetleri de eklenerek kendi içlerinde birbirlerini tamamlayan, destekleyen bir takım haline gelmiştir şirketler grubu. 42 araçlık zırhlı filoya sahip, 13 şubesi olan firma, karayolu taşımacılığı ile güvenlik sektörünün tam kesiştiği noktada, her iki faaliyeti de birbirine entegre etmektedir. Bir firma düşünün ki personeli hem SRC belgesi hem de Silahlı Güvenlik sertifikası sahibi. Argenin önemini de ayrı bir bilişim firması da kurarak vurgulayan firma; teknoloji, risk yönetimi ve müşteri memnuniyetini ilk üçte tutuyor. Örneğin alışılmışın dışında bir araç takip anlayışına sahipler operasyonlarından dolayı. Araç takip sistemlerini sadece aracın nerde olduğunu ya da yakıt tüketimini öğrenmek amacıyla kullanmıyorlar. Tüm operasyonların eş zamanlı ve detaylı bir şekilde izlendiği merkezlerinde aracın rota dışında olup olmadığını, ne kadar ve nerede bekleme yaptığını, beklenmeyen bir hareket olup olmadığını izliyorlar. Sistem bu ve benzeri durumları otomatik olarak haber verse bile izleyenler tarafından duruma göre istenildiğinde araç merkezden durdurulabiliyor, kapıları kilitlenebiliyor, kamerasına bağlanılabiliyor ve alarm halinde saniyeler içinde araç çevresindeki güvenlik birimlerini haberdar edilebiliyor. İş geliştirme direktörü Demir BÜKÜLMEZ, her yıl tazeleme eğitimi alan personelin silahla soyguncu kovalamaktan çok, doğal akış sırasında işlerini hızlı ve gerektiği gibi yapmaları, aksi hallerde ise gerekli iletişimi sağlamaları konusunda uzman olduklarını belirtiyor. Çok yüksek miktarlarda sigorta primleri ödeyen Erkarmored, primlerinin emsallerine göre düşük sayılabileceğini, bunu da teknolojik altyapılarına borçlu olduğunu kanıtlamış. Altın borsası ve külçe altın ithalatında %90’lık, yurtdışı efektif taşımada %60’lık pazar payına (ki bu 8 milyar $’a tekabül eder) ulaşmak, yılda 14 milyar $ nakit işlemek, zırhlı araçlar için 30 milyon$, kasa için 70 milyon $ gibi sigorta teminatı rakamlarına boyun eğmek anlamına gelir. Lloyd’s güvencesi altında yapılan taşımalar, bankalar, kredi kartı firmaları, kuyum ve maden sektörü başlıkları altında ulusal ve uluslararası olarak gerçekleştirilir. Bu operasyonlar bankalar için bazen şubeler arası bazen uluslararası olabilmektedir. Bankaların günlük para ihtiyaçları için merkez bankasından şubelere aktarılması, öğlenden sonra şubelerde biriken fazla paranın merkez bankasına aktarılması arasında işlem azaltıcı bir görev üstlenir fırına. Bu parayı nakit işleme merkezinde duruma göre gruplandırır, ayrıştırır, düzenler ve paketleyerek sevk eder.
Anlaşmalı olduğu bankalar ile ATM’leri online takip ederek gerekli para aktarımını yapar. Bazen de restaurant, market, mağaza gibi zincirlerin nakitlerini toplayarak yine nakit işleme merkezinde işleme tabi tutarak ilgili bankaya sevk eder. Tüm bu sevkiyat ve ara işlem sayesinde her iki taraf da zaman kaybından ve gereksiz maliyetlerden kurtulur. Firmanın başka bir faaliyet konusu ise kuyum taşımaları. Bu taşımalar maden ve işlenecek yer arası olabiliyor. Bazen de fuarlara katılacak firmaların mallarını teslim alıp, sevkiyatını gerçekleştirip, gümrük işlemlerini tamamlayıp, sergi sürecinde güvenliği sağlayıp aynı işi tersten yapıyorlar.
Türkiye’de bir ilki gerçekleştiren firmanın genel müdürü Sarp TARHANACI, geliştirdikleri çözümü şöyle anlatıyor: “Türkiye’de efektif operasyona yönelik bir gelişimi ilk olarak 2006 yılında başlattık. Türkiye’de toplanan efektifler, efektifi satın alan yabancı bankalara Türkiye’den fiziki olarak çuvallarla gidiyor. Bu alıcı bankalar (efektif satışı yapan Dünya Bankaları ), Türkiye’deki bankalarla yaptıkları anlaşma neticesinde bu paraları bankanın gönderdiği çuvalların içerisinde karışık olarak kendi nakit işleme merkezlerine alıyorlar. Bu noktada müşterimiz olan bir Dünya Bankası’na biz lojistik hizmet sağlıyoruz. Özellikle burada yaptığımız hizmette bir maliyet avantajı çıkarttık. Bu model içinde çıkarttığımız maliyet avantajıyla banka Türkiye’de daha çok bankayla ve iyi fiyatla çalışmaya başladı. Eski sistemde özellikle efektifler, efektifin biriktiği şehirde direkt yurt dışı uçuşlarıyla Londra’ya gidiyordu. Günlük olarak Antalya, Adana, Ankara, İzmir ve İstanbul’dan ilgili bankanın efektifleri bu çıkış noktasındaki havalimanından ihracat gümrüklemesinin yapılması vasıtasıyla direkt yurt dışına sevk ediliyordu. Burada tabi ki maliyetler alıcı tarafından daha yüksekti. Çünkü her bir şehirde ayrı gümrükleme masrafı söz konusuydu. Aynı zamanda diğer şehirlerden uluslararası çıkış yapacak havayolları kısıtlı. Özellikle sadece Lufthansa havayolları kullanılıyordu ve İstanbul dışındaki şehirlerde Lufthansa’nın değerli kargo navlun fiyatları çok yüksekti. Çünkü uluslararası taşıyan tek havayolu oydu, direkt uçuş yapmadığı için THY’yi kullanamıyorduk. THY’nin transit değerli kargo elleçlemesi yapabilecek bir hizmeti yoktu. Çünkü gelen kıymetli malın özel bir operasyonla uçak altından alınıp örnek olarak Londra’ya gidecekse Londra’ya gidecek olan uçağa alınıp veya uçağı bekleyip muhafaza edilmesi gerekiyor. Bu operasyonu yer hizmetleri anlamında olmadığında THY bizim için bir opsiyon değildi. Onun için tek bir havayoluna bağlı olarak çok yüksek bir taşıma maliyeti ile taşıma gerçekleşiyordu. Aynı zamanda beş ya da altı şehirden çıkan sevkiyat Londra’ya 6 ayrı konşimentoyla gittiği için 6 tane ithalat masrafı olarak varıyordu. Biz bu operasyonel değişik bir model öngördük. Buna da dünyada çalışan en büyük bankalardan birini ikna ettik. Model şu şekildeydi ve bankaya ciddi bir maliyet avantajı getirdi: Bu şehirlerin hepsinden uluslararası uçuş yapmak yerine, yine zırhlı araçla teslim aldığımız efektifleri ilgili havalimanlarına getirerek bunları THY’ nin iç har seferiyle İstanbul’a uçurduk. Bununla ilgili hem çıkış havaalanlarında hem araçla ilgili hem personelle ilgili özel izinleri tamamladık. Ankara, Antalya, Adana, İzmir, Trabzon gibi çeşitli illerden aldığımız (THY’nin değerli kargo raşıması yapnğı iller bunlar ağırlıklı olarak) efektifleri THY’nin iç hat kargo seferiyle uçak altına bizim teslim etmemiz en son yükleyen olmak kaydıyla ve uçak altından bizim teslim almamız ilk teslim alan olmak kaydıyla efektiflerin hepsini İstanbul’a topladık. Bu efektifleri esas yoğunluğun olduğu İstanbul efektifleriyle birlikte tek konşimentoyla yurt dışına sevk ettik. Burada 5 ithalat, ihracat masrafı, 5 terminal masrafından kurtulmak bankaya önemli bir tasarruf sağladı. Bu modelin daha sonra geliştirdiğimiz ikinci bir bacağı oldu çünkü bizim gönderdiğimiz efektifler yurt dışında Dolar, Euro ve diğer para cinsleri anlamında ayrıştırılıyor ve birleştiriliyor. Ondan sonra ilgili banka paraları ilgili ülkelerin merkez bankasına yatırmak üzere sevkini sağlıyor. Bu noktada nakit işleme operasyonu denilen ciddi bir operasyon söz konusu; Bütün çuvallar ayrılıyor, dolar ve eurolar belirleniyor ardından her para birimi kendi içinde 10’luk 100’lük gibi sınıflandırılıyor yatırılacakları ülkenin Merkez Bankası standardında paketleniyor ve dolarlar tekrar Amerikan Merkez Bankasına gönderiliyor, eurolar Avrupa Merkez Bankasına sevk ediliyor. Biz bu operasyonu da burada yapabileceğimizi bildirdik. Ama paranın fonlama maliyetine girmemesi için Amerikan Merkez Bankasının depolama yetkisi olması lazım ki müşterimizin depo yetkisi vardı. Depo yetkisi, merkez bankasının size kendi kasanızda bir alan vermesi ve paranın sevkini yapmadan önce parayı ilk yatırdığınızda sizin hesabınıza geçmesi daha sonra o parayı blok halinde Amerikan Merkez Bankasına sevk ermeniz. Bu izinin alınması özellikle zor bir süreçti ama biz Türkiye’nin coğrafi konumundan yararlandık. Özellikle uluslararası uçuşlar ve zaman farkından dolayı bir fonlama maliyetine girmeyecek şekilde ana birimde topladığımız bütün paraları nakit işleme merkezimizde Amerikan Merkez Bankası standartlarında paketleyip, bantlayıp, torbalayıp sabaha karşı olan uluslararası uçuşlarla Amerika’ya sevk ettik ve ertesi gün merkez bankasına yatırdığımızdan dolayı müşteri için fonlama maliyeti de doğmamış oldu. İngiltere’de veznedarların yaptığı bu işi müşteriye çok daha uygun bir maliyetle biz yapmış olduk. Böylece Türkiye’de ilk kez efektif işleyen bir Nakit İşleme Merkezi’miz olmuş oldu. Günlük 30 milyon dolarla 70 milyon dolar arası nakit Türkiye’den toplanıyor burada Amerikan Merkez Bankası Standardında paketleniyor, operasyon bittikten sonra yurt dışına sevk ediliyor.”
Tüm bunların dışında “marker” taşıdıklarını ve bunun önemini vurgulayan iş geliştirme direktörü; bu operasyonun gerçekleşmesi için bir firmanın nitelikleri önemlidir diyor ve ekliyor: “Marker, Tubitak’ın geliştirdiği bir akaryakıt işaretleyicisidir. Bu kimyasalın birkaç litresi ile rafinerilerde tonlarca yakıt belirli renklere boyanır. Marker devlet tarafından akaryakıt firmalarına satılarak kaçak yakıtın satışının önlenmesine yardımcı olur. Biz bunların taşımasını 25 litrelik çelik, basınca dayanıklı varillerde yapıyoruz. Ancak, bir tanesinin kayıp olması ya da hasarlanıp dökülmesi halinde 25 litre markerın boyayacağı yakıtın vergisini ödemek zorunda kalırız. Bu işimizin risklerinden sadece biri”.
Sonuç olarak paranın zaman zaman ağırlığının bile önem kazandığı bir sektörde kendini sürekli geliştiren, personelinin dürüstlüğü ile övünen, hata minimum, risk sıfır felsefesiyle emin adımlarla ilerleyen Erkarmored, operasyonları ve sektördeki yeri ile ülkemiz ekonomisine önemli ölçüde fiziksel destek vermeye devam edecek gibi görünüyor.
Sarp Tarhanacı
Demir Bükülmez